Tarkan, pop müziğin alışıldık parıltısını bir kenara bırakıp, iç dünyasına döndüğü bir eserle karşımıza çıkıyor. “Dönmüyor Giden”, ilk notadan itibaren bir kaybın izini taşıyor. Bu şarkı bir hit olma iddiası taşımıyor; aksine kendi halinde duran, kimseye kendini ispat etmeye çalışmayan bir iç döküş. Ne tempo yükseliyor, ne ritim coşuyor. Her şey sade, her şey dingin, her şey gerçek.
Sözlerdeki yalınlık, acının ifadesini daha da etkili kılıyor. “Zamanla geçer dediler ama geçmiyor” gibi dizeler, yaşanmışlığın ve kalbin orta yerinde açılan boşluğun sesine dönüşüyor. Bu sözler kimine göre bir ayrılığı, kimine göre bir ölümü, kimine göreyse bir yitişi anlatıyor. Aslında neyi anlattığı değil, hangi duyguyu hissettirdiği önemli oluyor. Çünkü bu parça bir hikâye anlatmaktan çok, bir his bırakıyor geriye.
Tarkan’ın yorumundaki sakinlik, olağanüstü bir güven ve teslimiyet duygusu taşıyor. Şarkıyı bir sanatçıdan çok, kaybettiğiyle konuşan bir insan gibi söylüyor. Ne göstermek istiyor, ne de etkilemek. Yalnızca söylüyor. Zaman zaman fısıltıya varan bir tonda, kimi yerde neredeyse konuşur gibi. Bu doğallık, şarkının etkisini ikiye katlıyor. Çünkü dinleyen, kendini o sözlerin arasında buluyor; bir yabancının değil, içindeki tanıdık bir sesin konuştuğunu hissediyor.
Müzikal yapı da bu hissi destekleyecek şekilde kurgulanmış. Abartılı aranjmanlardan uzak, akustik öğelerin ağırlıkta olduğu bir zemin tercih edilmiş. Gitarın sade dokunuşları, yaylıların ağırbaşlı varlığı ve ritmin geride duruşu; hepsi bu içsel sessizliği besliyor. Prodüksiyon detayları incelikli ama gösterişsiz. Bu da parçayı yapaylıktan uzaklaştırıp daha samimi kılıyor.
Tepkiler ise iki kutupta şekilleniyor. Kimileri bu duruluğu bir cesaret olarak görüp içtenlikle bağ kurarken, kimileri alışılmış Tarkan coşkusunu arıyor. Oysa bu eser, Tarkan’ın kim olduğunu hatırlattığı kadar, neyi geride bırakmak istediğini de anlatıyor. Bu bir geçiş değil, bir kabulleniş. Belki de müziğin en çok ihtiyacı olan şey: samimiyet.
Ve aslında bu samimiyetin en büyük ustalarından biri her zaman Tarkan oldu. Sadece sesiyle değil, sezgileriyle de dinleyicisini yakalamayı başaran nadir sanatçılardan biri. Onun müziği yıllar boyunca milyonların hayatına eşlik etti, ama yalnızca ritimle değil, duyguyla. Her dönemde ruh hâlimizi sezebilen, zamana meydan okuyan bir yorumcu ve besteci olarak pop müziğe yön verdi. Bu yön verme sadece tarz değil, duygunun içinden şekillenen bir anlatım diliydi.
Tarkan, bir sanatçı olarak yalnızca hit üretmedi; aynı zamanda müziğiyle toplumsal hissiyatın nabzını tuttu. Yalnız kalanları, aşık olanları, kaybedenleri, umutlananları anladı. Onun sesi bir şarkıdan çok daha fazlasıydı; çoğu zaman dile dökülemeyen duyguların tercümanıydı. Bu yüzden “Dönmüyor Giden”, sadece bir şarkı değil, bir yolculuğun en sade, en derin duraklarından biri. Tarkan, duygunun kalbine dokunma konusunda hâlâ eşsiz. Ve bu eşsizliğiyle yine ruhumuza işliyor.
Bu yüzden özel, bu yüzden sade, bu yüzden güçlü. Ve her zamanki gibi, yine tam zamanında.
Haber: Murat Fırat
Yorumlar
Yorum Gönder