Haber:
Murat Fırat
Bazen bir türkü gelir, insanın tam göğsüne oturur.
Sadece kulağa değil, ruha çarpar. İşte Bahar Demiralay’ın söylediği “Koçaş
Derler” böyle bir türkü. Fonda sipsi, bağlama, kabak kemane… Ama asıl
mesele saz değil, söz değil. Asıl mesele: Samimiyet.
Biz yıllardır müziği yanlış yerlerde arıyoruz.
Parıltılı sahnelerde, yapay ışıkların altında, dev organizasyonlarda... Oysa
asıl müzik, bazen bir çobanın kavalında, bazen bir annenin ninnisinde, bazen de
bir Yörük kızının sesiyle gelir bulur bizi.
Bahar Demiralay tam da burada çıkıyor karşımıza. Ne
fazla ne eksik. Gösterişsiz, ama köklü. Şarkı söylemiyor adeta; yaşıyor.
“Koçaş Derler”, bir türkünün çok ötesinde. Bir
hafıza, bir gelenek, bir kültür aktarımı. Adını bir yayladan alıyor. Yayla
dediğin şey şehirli için birkaç Instagram fotoğrafı, birkaç temiz hava molası
olabilir. Ama Yörük için hayattır. Göçtür, alın teridir, yaz
kış yaşanan mücadeledir. O yüzden bu türkü sadece bir aşk türküsü değil; aynı
zamanda bir yaşam biçiminin şarkısıdır.
Klibine bakıyorsunuz; ne bir yapay gülüş, ne zorla
dayatılan bir estetik var. Ne varsa gözlerde var. Zaten sanat da budur;
bakabilmek, görebilmek, hissettirebilmek.
Hüseyin Demir’in yazdığı bu türkü, Hüseyin
Çeliker’in düzenlemesiyle modern kulaklara taşınıyor ama ruhu yerinde. O eski
yaylalar hâlâ orada. Bağlamalar Ahmet Ali Selçuk’tan, kemane Uğur Önür’den
geliyor, sipsiyi Ferhat Erdem üflüyor. Her biri bir hikaye anlatıyor aslında.
Çünkü bu tür işler ekip işidir. Ve bu ekip işini iyi yapmış.
Ama en önemlisi: Bahar’ın sesi.
Çünkü sesin bir tonu vardır, bir de karakteri. Bahar’ın sesi karakter taşıyor.
Herkes şarkı söyleyebilir ama herkes türkü anlatamaz. Bahar, o
anlatabilenlerden. Çünkü içinde yaşadığı toprağın sesi var.
Bugün müzik denilen şey, çoğunlukla çabuk tüketilen,
fast-food gibi hazırlanıp sunulan bir sektöre dönüştü. Herkes her şeye
benziyor. O yüzden böyle çalışmalar kıymetli. Çünkü bu bir şarkı değil, bir
duruş.
Ben “Koçaş Derler”i dinlerken şunu düşündüm: Biz
şehirde yaşayanlar, çok şey kaybettik. Bahar ve onun gibiler sayesinde o
kaybettiğimiz şeye biraz daha yaklaşabiliyoruz.
Bu ülkede halk müziği sadece
yaşatılacak bir miras değil; yeniden keşfedilecek bir gelecek. Bahar Demiralay,
işte o geleceğin içten gelen seslerinden biri. Gösterişsiz, ama derin.
Ve inanın bana, gösteriş bir yere kadar... Derinlik
kalır.
Yorumlar
Yorum Gönder