Fotoğraf
sanatçısı Ufuk Eral ile reklam, moda ve endüstriyel fotoğraf çekimlerinden,
çekim sonrası işlemlere uzanan yaratıcı süreci konuştuk. Pek çok ünlü isimle
çalışıyor, bunun yanında endüstriyel işler de çekiyor. Fotoğraflarına
baktığınızda, özgün tarzını yansıttığı kareler ile anı dondurup, sonra
başka bir boyutta yeniden canlandırdığına şahit olabilirsiniz. Soner
Arıca ve Zeynep İlkgün'ün düet projesi için İtalya'nın Roma şehrine klip
çekimine gidildiğinde, Ufuk Eral röportajımıza özel usta sanatçı Soner Arıca'ya
poz verdi.
İsminizi son yıllarda yaptığınız işlerden fazlasıyla duymaya
başladık. Sizi sizden dinleyelim bir de…
Hep derler ya, çocukluğumdan beri bu işi yapıyorum diye.
Benimki de öyle biraz. Eniştemin çalıştığı fotoğraf stüdyosunda çırak olarak
çalışmaya başladığımda 13 yaşındaydım. Sonrasında okula devam ediyor, bir
yandan da boş olduğum her an kendimi stüdyoda buluyordum. Lise bittiğinde artık
asıl işim oldu fotoğrafçılık. Ardından yıllar sonra üniversitede grafik
bölümünü bitirerek, fotoğrafın yanında çok sevdiğim tasarım sürecini de
yaptığım işlere, bu kez diplomalı olarak dâhil etmenin mutluluğunu yaşadım.
Mesleğinizin ilk dönemlerinde en çok zorlandığınız durumlar?
Karanlık odaya ilk kez girdiğim günü asla unutamam. O sıralar
en
zorlandığım şey sanırım ilaçların kokusuydu, baskı için gerekli ilaçları kendimiz
hazırlıyorduk.
Fotoğrafçılık nedir? Fotoğrafçı olmak isteyenler nasıl bir yol
izlemeli?
Fotoğrafçılık hayatın ta kendisidir bence. Olabildiğince gerçek
ve bir o kadar da hayal ürünü.
Fotoğrafçı olmak isteyen arkadaşlara önerim; bu onlar için bir
heves mi yoksa bir tutku mu önce kendilerine sorsunlar. Belki de para
kazanmanın keyifli bir yolu olarak görüyorlar. Ama sanıldığı kadar kolay ve
tasvir edildiği kadar bohem bir yaşam tarzı ve para kazanma yöntemi değil.
Özveri ile çalışmanızı gerektiren bir alan fotoğrafçılık. Her meslek için
severek yapılması gerektiği söylenir. Ama az sayıda meslek dalı sanat ile iç
içe bu kadar yoğrulmuştur. Eğer maddi kazanç için sanat ile olan bu ilişkiyi
göz ardı ederseniz, günün sonunda büyük bir hüsran ve hayal kırıklığı ile
karşılaşırsınız.
Fotoğraf ışık oyunu mu?
Fotoğraf bir ışık oyunu değil ışıkla boyama sanatıdır. Işık
fotoğraf için bir ağacın kökleridir, ışık bilginiz olmazsa yıkılırsınız.
Kariyerinizin dönüm noktası?
Çektiğim ve editlediğim fotoğrafları tesadüfen görerek bana iş
teklif etmiş bir dergi editörü sayesinde, 2005 yılında, kariyerimin dönüm
noktası gerçekleşti diyebilirim.
Dünya'ya bir daha gelseydiniz yine aynı mesleği seçer miydiniz?
Genç meslektaşlarınıza ne gibi önerileriniz var?
Dünya’ya bir daha gelirsem fotoğrafçı olmak isterim yine. Fakat
bu kez gezgin bir fotoğrafçı…
Fotoğraf ustaların bir sırrı vardır, sizin sırrınız nedir?
Eski dönem ustaların sırları vardı belki ama günümüz dijital
çağında sır diye bir şey kalmadı. Bugün artık yenilikçi ve yaratıcı olmakla,
gündemi yakından takip etmek yeterli diye düşünüyorum.
Fotoğraf konusunda zamanında sizin elinizden tutan hocam dediğiniz ve sizin de şimdi yetiştirdiğiniz, yardım ettiğiniz insanlar var mı?
Aslına bakarsanız birkaç ustam oldu ilk ustam Cengiz Çakıcı,
sonrasında İbrahim Altun ve nam-ı diğer Pire Nuri, ki fotoğraf camiasında
herkes onu bu isimle tanır. Bu isimler bana analog dönemdeki baskı ve karanlık
oda yıllarında bana çok şey katan ustalarım.
Ben de gerçek anlamda sabırlı ve özverili çalışma yapabilecek,
daha yolun başında “ben oldum artık” demeyecek gençlere elimden geldiğince
destek olmaya gayret ediyorum.
Sanat camiasından kimlerle çalıştınız?
Sanat, kültür, spor ve medya camiasında çok isimle
çalıştım, direkt ve dolaylı yollar ile birçoğunu fotoğraflama şansım oldu.
İsimlerden bazıları; Erol Evgin, Huysuz Virjin, Işıl Yücesoy, Genco Erkal,
Soner Arıca, Jale, Selami Bilgiç, Yeşim Salkım, Alişan, Mustafa Ceceli, Çelik,
Bora Duran, Cenk Tosun, Yılmaz Gruda, Işın Karaca, Tolga Karel, Şükrü Özyıldız,
Mavi, Mert Ali İçelli, Elif Nun, Özge Uzun, Onur Kırış, Zeynep İlkgün, Emre
Kaya başlıcaları diyelim, çünkü liste oldukça kabarık.
Fotoğrafını çekmeyi hayal ettiğiniz özel bir isim var mı?
Evet, bir kaç isim var Şener Şen, Cem Yılmaz ve Ayşegül Aldinç.
Çekimleriniz her sanatçının bütçesine uygun mu?
Bütçeye göre fotoğraf çekiyoruz demek çok ticari bir yorum gibi
gelebilir, ama sektörün içerisinde olanlar ne demek istediğimi çok iyi
anlayacaktır.
“Kadınca, Varyete, Seyahatname, Beşiktaş, Ses ve Hafta Sonu”
gibi dergilerde görsel yönetmenlik yapıp, kapak fotoğraflarını çektiniz. Bir
dergide çalışmanın farkı nedir?
Bir dergide çalışmak ya da bir dergiye fotoğraf çekmek açıkçası
kariyeriniz açısından size çok fazla şey katıyor. Daha serbest olduğunuz
zamanlarda hayal gücünüzün gerçeğe dönüştürdüğü görseli sergilemek için paha
biçilmez bir alan. Kadın haklarına ilişkin farkındalık çalışması için Beşiktaş
Dergisi’ne, Cenk Torun ile birlikte Seyahatname Dergisi’ne lösemili
çocuklar yararına bir çalışma yapmıştım. Son olarak Glütensiz Hayat Derneği’ne
“Çölyak” ile ilgili bir çalışma yaptım.
Geçmişte gerçekleştirdiğiniz veya ileride gerçekleştirmeyi
düşündüğünüz projeleri bizlerle paylaşabilir misiniz?
Birçok fikir var aklımda bunları hayata geçirmek istiyorum ama
şimdilik bende kalsın.
Dijital
fotoğrafçılığa geçişiniz nasıl oldu? Bu çağda fotoğraf düzenleme işi herkesin
kendince yapmaya çalıştığı bir faaliyete dönüştü. Sizin bu konudaki iyi
isimlerden biri olduğunuzu duyuyoruz. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Dijital çağa geçişle tanışmam 1999’da bir kitap ile başladı ve o
kitapla bugünlere ulaşan fotoğrafçılık serüvenim için yola çıkmış oldum. Şimdi,
öyle
bir çağdayız ki, elinde fotoğraf makinesi olan herkes fotoğrafçı, photoshop vb.
düzenleme programına sahip olanlar ise retoucher. Fakat ne yazık ki, teknoloji
görme becerinizi geliştirmiyor. Asıl olan bakmak ile görmek arasındaki farkı
bilmek. Bu fark bilinmediği sürece aldığınız cihazlar teknolojik çöp olarak
kalıyor. Analog makineler zamanında karanlık oda, baskı süreci nasıl gerekli
ise, çekim sonrası dijital düzenleme süreci de o kadar önemli. Burada asıl
nokta, fotoğrafı çekerken işin yüzde 70’ini bitirmek. Sonraki dokunuşlar
fotoğrafa yabancılaştırmamalı sizi.
Sizce
fotoğrafçılık eğitimi almak gerekli mi?
Her zaman, her yaşta, her branşta sürekli eğitimin gerekli
olduğu düşüncesindeyim. Genç arkadaşlarıma çeşitli üniversitelerde verdiğim
seminer ve workshop’larda hep aynı şeyi söylüyorum. Tutku, eğitim ve pratik.
Olmazsa olmaz üç öğe. Başkanı olduğum Tebdil-i Fikir Ajans sayesinde ihtiyaç
duyan kurumlar için fotoğraf üzerine hizmet-içi eğitimler verme olanağı
yakaladım. Özellikle kamu kurumlarında çok önemli olan ve ülkemizde yeterince
önemsenmeyen ya da el yordamıyla yapılmaya çalışılan protokol fotoğrafçılığı
dersleri sonrası gördüm ki; eğitim fark yaratıyor.
Fotoğrafçılık eğitimi veriyorum dediniz. Sizden ders alacak
öğrenciye 40 dakikada ne vaat ediyorsunuz?
40 dakika içinde sadece tanışabiliriz. Fotoğrafçılık bir yaşam
biçimi, eğitim teknik açıdan gerekli ama bir öğrenciye en büyük tavsiyem her
zaman kendi kendini yetiştirmesi olmuştur.
“Carrefour, Orkide, Play-Doh, Kanz, Pierre Cardin, Demir
İnşaat, Özge Plastik, Dilek Pastahaneleri, İHİ,Y-London, Hacı Sayid, Letoon,
Grand Ofice, gibi birçok firmanın fotoğraf ve grafik çalışmalarını
yaptınız. Tekrara düştüğünüz çalışmalar oldu mu?
Birçok ticari iş yaptım, kendimi tekrarladığım olmadı, olmamalı
zaten göz önünde bir iş yapıyorsunuz. Bu hem sanat camiası için geçerli, hem de
endüstriyel çalışmalar için geçerli.
Tekrara düşerseniz tekrar çekemezsiniz.
Fotoğraf dünyasının nankör bir dünya olduğunu söyleyenler var
sizin bu konudaki görüşleriniz neler?
Fotoğraf camiası nankör mü? Ben aksini düşünüyorum, fakat
fotoğrafçılar çok özverili çalıştıkları için manevi tatmin duyguları oldukça
yüksektir. Çoğu zaman hesabına yatan para o kadar umurlarında olmaz. Çektiği ve
paylaşılan fotoğraflarında ismini görmek onun için daha önemlidir. Bu camiada
birçok kişi bunu bilinçli ya da bilinçsiz atlayabiliyor, bu da bizleri kırıyor.
Beğendiğiniz fotoğrafçılar ya da çalışmalarından esinlendiğiniz
isimler oluyor mu?
Açıkçası Türkiye’de en beğendiğim isim Koray Birand. Gerçekten
ışığı çok iyi kullanan rengi çok iyi bilen bir isim. Bilinçaltına kayıt edilen
görsellerin sonrasındaki dışa vurumu esinlenme olarak ortaya çıkabilir bazen.
Ama kopyalamak ve taklit etmek kesinlikle kabul edilebilir değil.
Türkiye'de fotoğrafçılığın gelişmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de fotoğrafçılık maalesef ezber üzerine
ilerliyor. Çok yetenekli isimler var ama genel fotoğrafçılık kültürü üzülerek söyleyebilirim
ki eski saygı duyulan bir sanat dalından çok uzaklaşmış durumda. Dijital çağ birçok
açıdan bize büyük gelişme ve katkı sağlamış olsa da, değerlerimizi kaybetmemiz
konusunda bir o kadar acımasız. Sadece fotoğrafçılık üzerine konuşacak olursak
analog dönemde daha mutlu bir fotoğrafçıydım.
Artık fotoğraf çekmek kolay bunu tırnak içinde söylüyorum
şuan ki genel algı bu, mantık öyle söylüyor, araba kullanmakta çok kolay
otomatik vites var, makinelerdeki otomatik mod gibi ama kazaların önüne
geçemiyorsunuz. Mekanik ve dijital çağ her şeyi mümkün kılmıyor. Bu tip
alanlarda esas olan insan, duygu ve ışık hayal gücünüzü kâğıda çizmek kadar
kolay aslında ama çizmek zor. Fotoğraf çekmekte bir o kadar kolay ve bir o kadar
zor.
Not: Usta sanatçı Soner Arıca’ya teşekkür ederim.
Fotoğraflar: SONER
ARICA
Röportaj: MURAT
FIRAT
Yorumlar
Yorum Gönder