Ana içeriğe atla

“1 Ocak Sabahı Başucumda Bir Hediye Paketiyle Uyandım.”

 

"İki Teklik Şarkılar" projesi ile dikkatleri üzerine çeken Gözde Öney; hakkında merak edilenleri, kariyeriyle ilgili planları ve hala devam eden projelerini bizlerle paylaşıyor.

“Gözde Öney” denildiği zaman; sesi, şarkıları, sahnede devleşen bir sanatçı aklıma geliyor. Senin hakkında çok az bilgiye sahibiz. 60’ların sanatçıları gibi star ışığını koruyarak yoluna devam ediyorsun, “ulaşılmaz olmak” bu his muhteşem olmalı… herkes seni konuşuyor, kimse gerçeği bilmiyor.

Hadi bu zinciri kıralım! Hayranların adına soruyorum; sahneden inip kendi kabuğuna çekildiğin zaman nasıl bir Gözde Öney var?

Merhabalar, teşekkür ederim. Teveccühünüz, fakat ben herkesin beni konuştuğunu ve hele ki ulaşılmaz olduğumu hiç düşünmüyorum. (Gülüyor) Hatta, aksine biri beni bulmak istese; rahatlıkla bulabilir, dinleyicilerimle hem konserlerde hem de sosyal medyada iletişim kurmaktan keyif alırım. Sahneden indikten sonra kabuğuma çekildiğim de pek söylenemez; dinleyicimin arasına karışmayı ve konser sonrasındaki zamanı onlarla tanışarak geçirmeyi severim. Ben daha çok evimde, üretim sürecimde kabuğuma çekiliyorum. Bu nasıl bir his derseniz; çok tatmin edici ve aynı zamanda pek zor. Şarkı yazmanın duygusal karşılığı bazen bana saatlerce koşmuşum gibi hissettiriyor. Anlatılması gereken şeylerin anlatılma zamanının geldiği o anı hissettiğimde heyecanlanıyorum, kendimi her şeye ve herkese kapatıp, neyi nasıl anlatmak istediğim duygusuyla uzun süre baş başa kalıyorum.

Çocukluğun nasıl bir mahallede geçti, çocukluğuna dair unutamadığın en özel anını bizlerle paylaşır mısın ve çocukluk arkadaşlarınla hala görüşüyor musun?

Çocukluğum Samsun’da, herkesin birbirini tanıdığı ve yardımına koştuğu bir mahallede, şahane sofraların kurulduğu, kavgasız, şefkatli, kahkahanın ve sevginin eksik olmadığı bir ailede geçti. Bunları söylemekten çekinirim bazen. Birçok arkadaşımın yarasıdır çocukluğu. Ben epey şanslı bir çocuktum bu anlamda. Çocukluk arkadaşlarımın çoğuyla hala iletişimdeyim. Çocukluğuma dair unutamadığım en özel anım kardeşimin doğduğu güne ve bir de sanırım 1988 yılbaşı sabahına dair. Çok istediğim oyuncak, ışıklı bir buzdolabı vardı. Her istediği alınan bir çocuk değildim. Gerçekten ihtiyaç var mı, alınırsa kıymetini bilir miyim gibi uzun mülakatlardan geçerdi bizim ailede bu konular. (Gülüyor) Annem, Noel Baba’dan istersem getireceğini söylemişti. Bir hafta boyunca kış soğuğunda sürekli pencereyi açıp bağırdım; ‘’Noel Babaaa, ışıklı buzdolabımı getirir misin?’’ 1 Ocak sabahı uyandığımda başucumda kocaman bir hediye paketi vardı. Çocuk dünyamda bu hayatımın en mutlu anıydı çünkü bir hayal kurmuştum, olacağına inanmıştım ve olmuştu.

Özel sorularıma vermiş olduğun samimi cevapların için çok teşekkür ediyorum. Şimdi, asıl buluşma sebebimize gelmek istiyorum; müziğin kalbindeki yansıması nedir? Müziğe olan yeteneğini sen mi fark ettin yoksa aile fertleri ya da okulda müzik öğretmenin mi yeteneğini keşfetti? Müzikal yolculuğun nasıl başladı?

Ben şarkıcı olacağımı hep biliyordum, kendimi hatırladığım en eski anılarımda bile bu inancın ve inadın yeri vardır. Müziğin kalbimdeki yansıması da biraz bu hisse dayanıyor; ‘’Biliyordum, hissediyordum, yanılmamışım.’’ Babam bir gün eve bir orgla geldi. Sonra eve her hafta bir öğretmen gelmeye başladı. Müziği okumayı, çalmayı öğrenmeye böyle başladım. Okuldan çıktıktan sonra Samsun Belediye Konservatuarı’na gidiyordum, orada da yarı zamanlı eğitim alıyordum. Yolculuk böyle başladı.

“İki Teklik Şarkılar” projesiyle müzik severlere tekrar “Merhaba” dediniz. Bu projenin fikir babası kim? Kimlerle çalıştınız ve hangi isimler teşekkürü hak etti?

Bu proje sevgili Baran Diken’le bizim için sıradan bir akşamda, Gümüşlük’teki evimin balkonunda oturup rakı içerken, o çalarken ben söylerken başladı ve o esnada biz bunun bir proje olacağından habersizdik. Biz birbirimizle çalıştık, pandeminin sonlarıydı, evde çalıp söyledik, kayıtlarımızı yaptık ve videoları paylaştık. Bir süre sonra konser teklifleri gelmeye başladı. İnsanlar yaptığımız şeye ilgi göstermeye ve devamını talep etmeye başlayınca anladık ki bu bir proje olmuş veya olabilir. Yakın zamanda da sevgili dostum Mahmut Çınar’ın uygulayıcı yapımcılığı ve menajerliği desteğiyle, Garaj Müzik etiketiyle albüm sürecine girdik. Miks ve mastering’lerimiz yine sevdiğim bir arkadaşım olan Hüseyin Çebişçi’nin elinden çıkıyor. Anlayacağınız ufak bir ekibiz. Bütün teşekkürler bu ekibe ve dinleyiciye.

“Her şey bitmiştir artık” şarkısıyla projeye start verdiniz. Tek taraflı biten bir aşkın, en içten acısıyla yazılmış bir şarkı! Neden proje albümün çıkış şarkısı olarak bu şarkıyı seçtiniz? Albümde kaç şarkı yer alacak ve bu şarkıları bizlerle paylaşır mısın?

Bu şarkıyla başlamamızın özel bir sebebi yok. Baran’la kaydını yaptığımız, videosunu çektiğimiz ve kendi halimizde YouTube’da paylaştığımız 4 şarkıdan biriydi. Birkaç ay önce telif engeline takılıp videoları kaldırmak zorunda kaldık. Projenin dinleyicisi buna üzüldü, hemen her gün mesajlar almaya başladım. Sonra “bunu daha profesyonel bir zemine neden taşımayalım ki” dedim ve olaylar gelişti. Albümde sanırım aşağı yukarı 10 şarkı olacak. Şarkıların isimlerini paylaşmayayım, sürpriz olsun. (Gülüyor)

Albümlerin hiç satmadığı… maalesef müziğin hiç para etmediği günümüzde albüm çıkarmak deli cesareti! Tebrik ederim. Peki, albüm fiziki olarak satışa sunulacak mı?

Albüm tamamlandığında plak olarak satışa sunulacak.

Unutulmaz proje şarkılara imza attın. Düet yaptığın şarkılar hala en çok dinlenenler arasında yer alıyor… Bu başarının sırrı nedir? Yeni düet şarkılar gelecek mi?

Bunun altında “Düet yapmalıyım, düet yapmaya bayılıyorum’’ gibi bir motivasyon yoktu. Şansıma, etkilendiğim ve hikayesini sevdiğim şarkılar birkaç kere yoluma çıktı, ben de seve seve ortağı oldum. Zamanın bir yerinde tekrar benzer bir hissiyat yaşarsam bir parçası olmayı isterim elbette.

Sosyal medyanın gücünü doğru kullandığını düşünüyorum, çok sık olmasa da YouTube kanalında şarkılarını akustik olarak paylaşıyorsun. Sosyal medya ile ilgili yapmayı düşündüğün bir proje var mı?

Ben sosyal medyayı “sevgili günlük’’ gibi kullanıyorum. Doğru mu yanlış mı diye üzerine hiç düşünmüyorum. Sosyal medya projeleri, istikrar ve disiplin isteyen şeyler. Bunlar da benim pek iyi olduğum konular değil açıkçası. O yüzden şimdilik böyle bir planım yok.

Rap’in Türk müziğine yön verdiği bir süreci yaşıyoruz… Teklif gelse, dinleyiciyi ters köşe yapacak rap şarkı okumak ister misin?

Neden olmasın?

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersin ve nasıl bir sanatçı olarak anılmak istediğini bizlerle paylaşır mısın?

Hayatı kendimiz ve sevdiklerimiz için zorlaştırmayalım, hayatın zaten kendi içinde yeteri kadar zorluğu var. Ben bunu söyleyeyim, sonra isteyen istediği gibi ansın… (Gülüyor)

90’lar tadında sorular…

Yaş-Boy-Kilo: 38- 1,55- 47

Burcu: Yay

Ayakkabı numarası: 37

Göz rengi: Kahverengi

Saç rengi: Kahverengi

Arabası: Opel Corsa

Kullandığı parfüm: Parfüme alerjim var, her gün enseme bir damla patchouli yağı sürüyorum.

Sevdiği renk: Gökkuşağı renkleri

Sevdiği yemek: Vegan tüm yemekler

Sevdiği içki: Rakı

En sevdiği tatil yeri: Ege kıyıları

İlk ve son hit parçası: Kavga

Kırmızı çizgileriniz var mı: Mustafa Sandal

İdeal tipi: Güzel gülen insanlar
Tuttuğunuz takım: Takım tutmuyorum
Yaptığınız en büyük çılgınlık: Kariyerim yeni başlamışken Gümüşlük’e taşınmak
Sevdiğiniz için neleri göze alırsınız: Birlikte yola çıkmayı
Sizi sevenin sizin için neler yapması hoşunuza gider: Ayak masajı
Şu an ruhunun olmak istediği yer: Paris
Hayvan besliyor musunuz: 3 köpek ve 2 kediyle birlikte yaşıyorum
Aşk her şeyi affeder mi: Ne münasebet
Benzetildiğiniz biri var mı: Çok eskiden Sibel Tüzün’e benzetirlerdi

Fobilerin – Hobilerin: En büyük fobim gece yalnız yürürken yanımda bir arabanın yavaşlaması, arkamda ayak sesleri duymak. En sevdiğim hobim takılar tasarlamak
En büyük hayaliniz: Ailem olan dostlarımla Deliköy’ümüzü kurmak
Beğendiğiniz ve Beğenmediğiniz huyunuz: Hiçbir duygumu kamufle edemiyorum; bu en beğendiğim ve en beğenmediğim huyum.

Sizi en mutlu eden iltifat hangisi: “Hiç göstermiyorsun”     

Röportaj: MURAT FIRAT

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Andaç’ın Hayatını Tarihi Akordeon Değiştirdi.”

Uzun zamandır takip ettiğim yetenekli bir sanatçı var. Sahne Sanatları Opera & Şan eğitimi almış, zamansız şarkılara imza atıyor. Yapmış olduğu çalışmalarla dikkatleri üzerine çekip, adından sıkça söz ettiriyor ve mikrofon kendisine uzatıldığında, hiç çekinmeden mesleği hakkında iddialı açıklamalarda bulunuyor: Adım adım güzel bir kariyer inşa etmek istediğinden bahsederken! Beni en çok etkileyen sözleri ise; “Çocukluğuna özlem duyup, geçmişe yolculuk yaparak aktardığı anılarıydı.” Mesleğinde henüz yolun başında ama basamakları çabuk atlayacağına inanıyorum. Siz de tanıyın istedim ve bu kez sözü mesleğinin ümit veren bir yeteneğine bırakıyorum. En son ne zaman kendine, kim olduğunu sordun. Andaç desem, bize neler anlatırsı n? Sanıyorum 2 sene evveldi. Birçok kişi gibi hayallerim ve bir amacım var. Gerçekleştirmek için de belirlemiş olduğum bir motto, yol var. Ne zaman ki, bu yoldan, yan yollara girmeye başlıyorum; o zaman kendime kim olduğumu soruyor, ne istediğimi, hayallerimi...

Ebru'yla Evliyken Emre'ye Aşıktım

Teoman'ın "Yavaş Yavaş" albümünde İrem Candar'la düet yaptığı "Bana Öyle Bakma" şarkısının sözlerinde "Bana öyle bakma anlayacaklar, ikimize karşı bu dünya bizi anlamayacaklar" dediğinde Ahmet ve Emre gibi birçok Lgbti bireyinin hayatını özetlemişti. İlk görüşte aşka inanır mısınız bilmem ama Ahmet ve Emre ilk görüşte birbirlerine âşık olanlardan, sosyal medya üzerinden tanıştılar ve Ahmet askere gidene kadar hiç ayrılmadılar. Eğer aşk asker de başkaysa bunun asıl sebebi Emre'nin kuşkuya yer vermeyecek derecede Ahmet'te sadık olmasıydı! Sonrasın da ne mi oldu? Askerliği bitirip işe başlayınca Ahmet evlendi hayır yanlış okumadınız! "Toplum Baskısı" yüzünden Ahmet'de evlendi. Tanışma hikayenizi dinlemek isterim? Emre ile sosyal medya üzerinden tanıştık sohbeti çok hoşuma gitmişti belli bir süre sonra yüz yüze görüşmeye karar verdik. Bundan 7 yıl önce bir Ağustos akşamı parka görüşmeye gittim ve nasıl birisiyle karşıla...

"Sınıf arkadaşlarım soyunma odasında taciz ettiler"

Barış ve Yağız'ın hikayesi 4.5 yıl önce sosyal medya aracılığı ile kısıtlı kelimelere sıkışmış samimi bir kaç söz ve gecenin bir yarısı Yağız'ın kapıya dayanmasıyla başladı... Birbirlerine hala ilk günkü gibi aşık olan Barış ve Yağız'la aşk, eşcinsellik, aile hayatları, hiv-aids'in eşcinsel bireylerin lanetiymiş gibi yansıtılmasını kısacası toplumun beyninde aykırı olan her şeyi konuştuk. Ne zaman gay olduğunuzu fark ettiniz? Barış: Altıncı sınıftaydım, bizim sınıftaki bir çocuktan hoşlanmıştım, sürekli onunla bağ kurmaya, konuşmaya hatta oyun oynamaya çalışıyordum. Yağız: Aslında hep farkındaydım, yaşım el verdiğinden bu yana. Lise döneminde kabule geçtim ve daha rahat nefes almaya başladım.  Aileniz cinsel yöneliminizi biliyor mu? Barış: Hayır bilmiyorlar. Annem sanki hissediyor ama konduramıyor.  Yağız: Evet  Babanız sizinle ilgilenmediği için mi böylesiniz? Barış: Hiçbir alakası yok gayet ilgili bir babaydı. Yağız: Aksine fazla ilgili bir ...