Görüşme
sonrası cafeden çıkıp, biraz sahilde yürümek istemiştim. Hava kasvetli, deniz
biraz dalgalı ve içimde biraz buruktu… Yolculuk boyunca defalarca “İyi Ki
Varsın” şarkısını dinledim, kafamda ise hep şu soru vardı: hayatımda kime "iyi
ki varsın" dedim ve şu an yanımda kim var! Eminim bu şarkıyı dinlediğiniz zaman
siz de kendinize bu soruyu çok soracaksınız.
Eve gelip biraz dinlendikten sonra “Berk Göknil ile röportaj yapmalıyım.” düşüncesi beynime yerleşti ve telefonu elime alıp Berk’i aradım. “Senin hikâyeni dinlemek istiyorum.” dediğim zaman hiç kırmadan seve seve kabul etti. Ve “Bir çocuğun gölgesinde Berk Göknil’in hikâyesi” başlamış oldu.
En son ne zaman kendine, kim olduğunu sordun. Berk Göknil sen
kimsin?
Bu soruyu kendime her gün soruyor ve her gün farklı cevaplarla yüzleşiyorum. Hepimiz gibi birçok sorumluluğa sahip, telaşları ve kaygıları ile hayatta var olmaya çalışan bu coğrafyanın bir insanıyım. Çoğu zaman kendimi iyi ya da kötü, yaşadığım ve ömrüm yeterse yaşayacaklarımın o özel eşiğinde yalnız bir şövalye olarak tanımlıyorum.
Çocukluk
döneminize gitmek istiyorum: Berk nasıl bir çocuktu?
Aslında Berk babasını kaybettiği 12 yaşına kadar normal bir çocuktu. 12 yaşında babasını kaybedince yaşıtlarından farklı olarak koca bir adam olmaya sürüklendi. Hep hayal kuran ve o hayal kuran çocuğun peşinde koşmaya kendini adadı. Ve hala o küçük çocuğun gölgesinin peşinde koşmaya devam ediyor. Aslında iç dünyam bana şöyle sesleniyor.”O çocuğu hissettiğin ve kaybetmediğin kadar varsın.”
Müzikal
yolculuğunuz nasıl başladı? Aileniz destek oldu mu?
Bizim
akraba topluluğumuzda güzel sanatlar ile ilgilenmiş herhangi bir büyüğümüz yok.
En azından benim bildiğim ve tanıdığım yok. Nasıl oldu ben de bilmiyorum fakat
sanırım bu eğilimi ben başlattım. Hatta kız kardeşim İmge Ecem’de şu anda opera
ve şan bölümünde eğitimine devam ediyor.
Evet, gerek annem gerek kardeşlerim gerekse eşim hep yanımda oldu.
“İyi
Ki Varsın” cümlesinin, kalbinizdeki yansıması nedir?
Bana
çoğunlukla şu soru soruluyor. Kim için “iyi ki varsın” diyorsunuz. Ellerinden
öpülesi analarımız, babalarımız, kardeşlerimiz, eşlerimiz, aşklarımız, sevdiklerimiz,
dostlarımız ve sevdiğimiz herkese iyi ki varsın demek istedim. Çünkü öyle egolu
insanlarız ki bu negatif duygunun esiri oluyoruz. Örneğin birbirini seven bir
çift çok ufak bir sebepten tartışmaya başladı ama tartışmayı oluşturan şey çok
ufak bir konu. Onu çözmek için asıl duygumuza yani “iyi ki varsın” demeye
inemiyoruz. Hırslarımıza yeniliyoruz.
Şarkıyı üretme evresinde ise kalbimden bir köşesinden kulaklarıma şu fısıltı geldi. “Umarım bu şarkı birbirine küsmüş insanları tekrar bir araya getirebilir.”
''İyi
Ki Varsın" single çalışmanız nasıl başladı?
Bir sabah çok değerli aranjör dostum Uğurcan Sezen ile telefon sohbeti gerçekleştirirken “hadi kardeşim” dedi ve bir anda kendimi stüdyoda ve kamera karşısında buldum. Ve bunların hepsi 10 gün gibi kısa bir sürede tamamlandı.
Kimlerle
çalıştınız? Hangi isimler teşekkürü hak etti?
Öncelikle
değerli müzisyen ve aranjör kardeşim Uğurcan Sezen’e, akabinde aranjörümüz Berk
Eyüpoğullar’ına, yönetmenimiz Cansu Bağuşlu’ya, mix ve master’da Sarp Özdemiroğlu
ağabeyime, kardeşlerim Bertuğ ve İmge Ecem’e, anneciğime, eşim Burcu’ya ve
kader dostum Olcay Aslan’a buradan en kalpten teşekkürlerimi iletmek isterim.
Ayrıca bu projemizde emeklerini esirgememiş ve heyecanıma ortak olmuş isimlerini sayamadığım tüm arkadaşlarıma da sonsuz teşekkürler.
“İyi
Ki Varsın" tekliniz dinleyiciden nasıl tepkiler alıyor? Geri dönüşlerden
memnun musunuz?
Gerek gitarla yorumlamaya çalıştığım demo halinden, gerekse geldiği şu haline kadar çevremden çok büyük bir eleştiri almamıştım. Elbette eksiklerimiz vardır ve olacakta. Hiç bir şey mükemmel değildir. O eksikliklerimizi de her yeni çalışmada gidermeye çalışmak doğru olandır.
“İyi
Ki Varsın” şarkısının klip hikayesi nedir?
Bu
şarkım aslında zaman, mekân, isimler, enerjiler ve olayların enteresan bir
şekilde kesişmesi ile son halini aldı.
Birbirini seven bir çiftin ufacık yanlış bir anlaşılma neticesinde ayrılma noktasına gelmesi ve ardından barışmaları. Sevgili Cansu kısa film tadında olmasını hayal etti. Ekibimiz ile elimizden gelen tüm gayreti gösterdik. Umarım youtube kanalımda yayında olan klibimizi dinleyicilerimizde beğenirler.
“Yaşım derken! Çok genç bir delikanlıyım.”
Yaşınızı
göz önünde bulundurursak tekli ya da albüm çıkarmak konusunda biraz geç
kalmadınız mı?
Yaşım derken! Çok genç bir delikanlıyım. (Gülüyor)
Hitap
etmek istediğiniz, dinleyici kitlesini nasıl tanımlarsınız?
Kim
istemez ki ortaya çıkarılmış melodilerin ve sözlerin her daim profesyonel
mecralarda dinleyiciler ile buluşmasını.
Ama sevgili Murat ülkemizde ürettiğimiz ya da üretmeye çalıştığımız şeylerin dinleyici ya da izleyicilerle buluşması sende çok iyi bilirsin ki birçok parametreye bağlı. Belki geç ve güç oldu. Fakat ne mutlu bana geç ve güç olsa da sevgili dinleyicilerimizle buluşma şansı yakaladım.
Gerek
bu şarkımın, gerekse önümüzde ki zamanlarda çıkarmayı düşündüğüm diğer
şarkılarımın çok dinlenilmesini, çok beğenilmesini elbette isterim. Ama benim bazen
hüzünlendiğim bazen sevindiğim durum şu; çok ama çok zor şartlarda büyüyen bir
çocuğun o yaşlarda kurduğu imkânsız gibi gözüken hayalinin aslında o kadar da imkânsız
olmadığı.
Dolayısı ile hitap etmek istediğim kitle için “hayal kuran ve onların peşinde koşan herkes” diyebilirim.
Sosyal medya’da paylaştığınız, “Bu Gece De
Ölmedim” şarkınız beni çok etkiledi! Şarkıyı söylemiyor, adeta yaşıyorsunuz…
Özel değilse hikâyesini dinlemek isterim?
Sabahın
üçünde çok ama çok derin bir offff çektirttin Murat’çım. Benim için çok
kıymetli ve iç dünyamda ki duygusunu anlatmaya kelimeler yetmez bu şarkımın. Detaya
inip kıymetli dinleyicilerimizin derinlerde kalmış acılarının ortaya çıkmasına
sebep olan kişi olmak istemem.
Gerçekten ölmek istediğim ve hatta bu eylemin %75’ine kadar gelmişken ayaklarımı geri attığım çok karanlık bir gecenin sabahında çıkan bir bestemdir. Allah kimseye ölmek istediği karanlık geceler yaşatmasın.
“Sanata meslek gözüyle bakılmasına karşıyım!”
Dünya’ya
tekrar gelseniz, müziği hobi olarak mı yaparsınız yoksa asıl mesleğiniz olarak
mı?
Doğduğunuz ve var olmaya
çalıştığınız coğrafyaya göre değişir aslında bu sorunun cevabı.
Ben şahsen sanatın herhangi
bir dalına meslek gözüyle bakılmasına karşıyım. Yaşam felsefemde şu var.
Sanatta özgürlüğümüzü sonuna kadar korumalıyız. Korumalıyız ki iç dünyamızda
yaşadığımız her şeyi tüm naifliği ile ortaya çıkartmaya imkânımız olsun. Yani
çok satsın, çok dinlensin, çok izlensin gibi ticari kaygılar ile bir işe başlamak
bana göre değil.
Örneğin çok değerli müzisyen büyüklerimiz var. Hem çok önemli eğitimler alıp alanlarında parmakla gösterilen kişiler olmuşlar hem de bizlere yaptıkları müzikler ile ilham vermişler. Yani ikisini de aynı anda yapmak mümkün diye düşünüyorum.
Peki, gelecekle ilgili
müzik severleri ne gibi projeler bekliyor?
Şu anda ikinci şarkımıza başladık. Yıl sonuna kadar çeşitli tarzlarda dinleyicilerimizle buluşturmak için heyecanlandığım bestelerim mevcut. Umarım imkânlarımız, ömrümüz ve daha da önemlisi nefesimiz yeter.
Başkalarından güzel şeyler
duyduğunuzda bunu ilham verici veya ürkütücü buluyor musunuz?
Sanatın herhangi bir kolunda kendi alanında üretim ve değer üreten her sanatçı elbette güzel şeyler duymak ister. Fakat bizim gibi insanları bir ileri taşıyan şey kendimce duyduğumuz negatif yorumlardır. Ben genelde ne yapmaya çalıştıysam negatif yorumları daha dikkate alıyorum. Negatif yorumlar eğer güven duyduğum kişi ya da kişilerden geliyorsa bana kendimi ifade etmek için çok daha farklı ilhamlar veriyor ve olaylara başka açılardan bakmamı sağlıyor.
Müziğe ilk başladığın Berk karşına gelse ona
ne söylerdin?
Sonuna kadar ne yaşıyor ve ne hissediyorsan bu duygularını melodi ve sözlere dökmeye çalış ve bundan vazgeçme her ne pahasına olursa olsun.
Bu zamana kadar ödediğiniz
en büyük bedel nedir?
Çocukluğum ve gençliğim. Yaşıtlarım gibi yaşayamadığım ve her zaman özlemini duyduğum çok kıymetli, değerli, zamanlar ve anlar…
“Sezen Aksu’nun bir şarkısında tüm içtenliği ile haykırdığı gibi…”
Bir sanatçı olarak pandemi
sürecini değerlendirmenizi istesem, okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Sn. Sezen Aksu’nun bir şarkısında tüm içtenliği ile haykırdığı gibi “Geçer geçer daha öncekiler gibi buda geçer neler neler geçmedi ki.”
Sizi hayatta tutan yaşam
felsefeniz nedir?
Gerek özel gerek iş gerekse müzikal taraflarımı yaşadığım olaylarla birleştirip bir süzgeçten geçirdiğimde yaşam felsefemi “amaçlarımız, hedeflerimiz ve başardıklarımızdan mutluluk duyup hayata sıkıca tutunmak” olarak tanımlayabilirim. Bir taraftan da yeni yeni öğrenmeye çalıştığım geçmiş ile hesaplaşmak ya da gelecek kaygılarımızla kavga etmek değil. Anlarımızın kıymetini bilip anlarımızdan mutluluklar çıkarmak.
Evlilik
tam olarak nedir?
Birbirini seven bir çiftin kamusal düzenin yüklediği sorumluluklara ve toplumumuzun
kâğıt üzerine imza atmayan çiftlere negatif anlamlar yüklemesine hayır
diyememesi.
Evlilik sözleşmesi hakkında
ne düşünüyorsun?
Gülüp geçiyorum. O kadar çıkar ve menfaat kokuyor ki bana göre değil.
Eşine ilk gün ki gibi aşık
mısın?
12 yaşlarında bilim insanı olma hayali yerine başka bir yolculuğa çıkartılmış
bir adamın tüm arızalı taraflarına hala katlanan, hayallerinden vazgeçmek zorunda
bırakılmış o yalnız çocuğun hep yanında olduğu için evet.
Buraya ayrıca naçizane bir notta eklemek isterim müsaadenle. İnsan önce kendine aşık olmalı. Yani aynaya baktığında kendini sevmeli. Ve ben kendimi sevmeyi geldiğim 42 yaşımda yeni yeni öğrenmeye çalışıyorum. (Gülüyor)
“Çocuk sahibi olma yaşlarını aştık.”
Eşiniz ile çocuk sahibi olmak veya olmamak ve nasıl
ebeveynlik yapacağınız söz konusu olduğunda aynı değerleri paylaşıyor musunuz?
Sevgili dostum biz çocuk sahibi olma yaşlarını aştık. Tek hayalim var Ege’de
benim gibi zor şartlarda hayatta kalmaya çalışan çocuklara sahip çıkacak ve
onları çağdaş eğitim ile birleştirecek köy enstitüsünü kurmak. Bir çocuğun
değil birçok çocuğun amcası, ağabeyi olmak.
“Bir sofranın etrafında kaynaşmak” hala ailevi beraberlik ve bağlılığımızda çok etkili… Bu güzel adet ve yaşam biçimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir sofra değil aslında o sofrada olmayı hak edenler ile bir ömrü beraber paylaşmak daha kıymetli bir felsefi görüş benim açımdan. Sofrada sadece soğan ve ekmek varsa? Ve bu sofraya kimler geliyor? Ben bu sorunuzun o tarafındayım.
Evli olmak mı daha iyi bekar olmak mı?
İki durumunda kendine özel insanda yaşattığı duygular var. Ama şunu
söylemek isterim. Evlenmeden önce bireyler muhakkak bekârlığında hissettirdiği
tüm duyguları yaşamalı. Kendi alışverişini yapmak, kendi çamaşırını yıkamak,
kendi yemeğini yapmak, yatağında yalnız uyanıp keşke yanımda bir sevdiğim
olsaydı demek. Sanırım anlatabildim.
Berk Göknil’in bir günü nasıl geçiyor ?
Uzun yıllar yazılımcı ve bilişimci kimliğimden dolayı hep geceleri çalıştım. Bu elbette kötü ve benim gündüz insanı olmamı engelledi. Geç yatıp geç kalkan biriyim. Neyse ki toplamda 3 şirket ve 200’ü aşan ekip arkadaşlarım da benim bu durumuma alıştılar. Değerli iki kardeşim Olcay ve Bertuğ bu konuda beni idare ediyorlar. Hatta çok özel durumlar dışında bizim müşterilerimiz ile yaptığımız toplantılar benim yüzümden genellikle öğleden sonra oluyor. (Gülüyor) Murat’çım ikizler burcu olduğum için böyle tuhaflıklarımız var işte.
Öğlen
gibi ofiste oluyorum. Günlük rutin toplantılar, projeler ile akşamı yapıyoruz.
Bu aralar ortağı olduğum Lojistik şirketimin işleri sebebiyle şehirlerarası
ziyaretlerim sıkça oluyor. Ayın 1-2 haftası İstanbul’da olamıyorum.
Bir
taraftan sahibi olduğum teknoloji şirketimin işleri ile de bir hayli meşgulüm.
Müziğe
ne zaman vakit ayırıyorsunuz dersen? İnan bende bilmiyorum. Ya uçakta, ya
arabada, ya da kalktığımda ilk elime gitarı alıyorum. Gece eve geç gitmemden
dolayı bazen de gecenin 1’inde. Ya da sabaha karşı 5’te kendimi masanın
üzerinde boş bir A4’e söz karalarken buluyorum.
Yani bir günüm çokta normal geçmiyor.
Sosyal medya ile aranız nasıl? Dinleyicileriniz size nasıl ulaşabilir?
Çok aktif bir sosyal medya kullanıcısı değilim. Biraz instagram’ı kullanıyorum. Fakat Berk Göknil isimli youtube kanalımda gerekse berkgoknil kullanıcı adı ile diğer sosyal medya kanallarından dinleyicilerimiz beni takip edebilir ve ulaşabilirler. Olabildiğince mesajları kendim cevaplamaya çalışıyorum.
Geleceğimizin en büyük mirası olan gençlerimize neler söylemek istersiniz?
Naçizane önerilerim olabilir. Öncelikle soru sormayı ve sorgulamayı. Yani gazetecilikte önemli tabirlerden biri 5N 1K. “Ne, Niçin, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Kim”. Ben şu yaşıma kadar hep bu soruları sordum ve sormaya da devam ediyorum. Ve en önemlisi merak etmek, yani bireyin kendi merak duygusu olmazsa ona istediğiniz kadar bilgiyi tecrübeyi aktarmaya çalışın. İnanın sonu hüsrandır. Ayrıca her türlü eğitimlerine olabildiğince önem göstersinler. Çocuklarımızı çağdaş uygarlık seviyesine birkaç adım daha yaklaştıracak her türlü pozitif bilimin ve sanatın peşinden yılmadan koşsunlar.
90’lar tadında sorular…
Yaş: Boy: Kilo: 42.182.78
Burcu: İkizler
Ayakkabı numarası: 43
Göz rengi: Kahve
Saç rengi: Siyah
En
büyük korkunuz nedir: Acı çekerek ölmek
En
beğenmediğiniz özelliğiniz hangisi: Hırs, bazen çok konuşmak ve dostlarıma
büyük gibi gözüken ama kendimce haklı ufak egolarım
Başka
insanlarda en beğenmediğiniz özellik hangisi: Samimiyetsizlik
Şu
an hayatta olan ve en çok hayranlık duyduğunuz kişi kim: Annem
En
büyük müsrifliğiniz nedir: Müsrif bir insan değilim.
Şu
anki halet-i ruhiyeniz nedir: Selectra 100mg ile flört
Hangi
durumlarda yalan söylersiniz: Çok nadir. Sevdiğim insanı üzmemem gereken
durumlarda.
Dış
görünüşünüzle ilgili en sevdiğiniz şey nedir: Burnum.
Şu
an hayatta olan ve en hoşlanmadığınız kişi kim: Yanımdaymış gibi gözüküp en
kötü zamanlarımda ortadan kaybolanlar.
Bir
erkekte en sevdiğiniz özellik hangisi: Cesaret
Bir
kadında en sevdiğiniz özellik hangisi: Her iyi özellikten yeteri kadar.
En
çok kullandığınız kelime ya da cümle nedir: Bro, kanka, yavrucan, ”Sırada
çözülmesi gereken hangi problem var.”
Hayatınızın
en büyük aşkı kim ya da ne: Annem ve kardeşlerim.
Hangi
yeteneğe sahip olmak isterdiniz: Espri yapabilme.
En
büyük kabiliyetinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz: Problem çözme yeteneğim.
Eğer
ölüp tekrar dünyaya gelecek olsaydınız, kim ya da ne olmak isterdiniz: Müzik
yine olsun isterdim. Müziğin yanında Bilim insanı ya da F16 pilotu.
En
çok nerede yaşamak isterdiniz: Ege’nin naif ve samimi insanlarıyla dolu küçük
bir kasabasında.
Sahip
olduğunuz en kıymetli şey nedir: Ukalalık olarak algılanmasını istemem ama zekam
ve azmim.
Sefaletin
en alt sınırı sizce nedir: Metrobüs’e binecek paranızın olmayıp geçen
insanlardan akbil basmalarını rica etmek. Çiğ patates yemek. Bir anne’nin evin
kırılmış camlarını poşet ve bezlerle örtmeye çalışması.
Favori
işiniz nedir: Yazılım Teknolojileri.
En
belirgin karakteristik özelliğiniz nedir: Problemlerden kaçmamak.
Arkadaşlarınızda
en değer verdiğiniz şey nedir: Samimiyet.
Favori
yazarlarınız kimler: Cemal Süreya, Attila İlhan, Özdemir Asaf.
Favori
kurgu kahramanınız kimdir: He-man
Kendinizle
en çok özdeşleştirdiğiniz tarihi figür hangisi: Ukalalık yapmış olurum.
Gerçek
hayattaki kahramanlarınız kimdir: Atatürk ve silah arkadaşları, Annem ve
kardeşim Bertuğ.
En
sevmediğiniz şey nedir: Kabak tatlısı, yüzüme değil arkamdan konuşanlar, kendi
kazanmadığı parayla hava satanlar, hiçbir bedel ödemeden torpille bir yerlere
getirilenler.
En
büyük pişmanlığınız nedir: Üniversite okuyamamak.
Nasıl
ölmeyi istersiniz: Acı çekmeden.
Mottonuz nedir: “Simple thing, simplelive”.”Basit düşün, basit yaşa”
Röportaj: Murat Fırat
Yorumlar
Yorum Gönder