“Ben ölümü göze aldım, siz de SUSMAYIN…”
O
Şükran Moral
Bu ülkenin yetiştirdiği en
değerli performans sanatçısı.
Hep çağının ilerisinde bir
kadın. Dik duruşlu, kimseye eyvallahının olmayışı, doğru bildiği yolda ölümü
göze alabilecek kadar gözü kara bir kadın Şükran Moral!
Beni çok derinden etkiledi…
Toplumun ötekileştirdiği her
kim varsa onun yanında olmuştur.
Kadının bir et parçası,
satılık mal gibi her gün genelevlerde defalarca tecavüze uğramasına tepki
olarak, gitti genelev kapısına “Çağdaş Sanat Müzesi” yazısını astı ve
soyundu!.. Topluma kadının vücudumu ahlaksızlık yoksa tecavüz edecekmiş gibi
onu izleyenler mi sapık veya zorla bir kadını satanlar mı daha onursuz…
Sorgulamak istedi Şükran sadece sorgulamak, toplumun suratına doğru gibi
gözüken yanlışları bir tokat gibi çarpma istedi… Sonrası ne mi oldu? neyi
duymak istedi Şükran! Kafası karıştı, kalbi ağladı…
Elbette “Helal olsun be
Şükran sonunda senin gibi bir kadın geldi de bize yanlışlarımızı gösterdi.
Senin sayende hatalarımızdan döndük.” cümlesini beklemedi ama ölüm tehditleri
almayı, topluluklar içerisinde linç edilmeyi de hak etmedi…
Ahh Şükran sen ki: bir
erkeğin dört kadınla evlenmesinin hak sayıldığı bir coğrafyada, üç erkekle
evlenerek Madalyona tersten baktırmak istedin, sen ki kalbini yerinden söküp
duvara çiviledin, kimi zaman kafesteki kuşlar gibi yalnız kaldın ama doğrudan
hiç şaşmadın!
Toplumun ötekileştirdiği her
kim varsa arkasında duvar gibi durdun… Yılmadın dur durak bilmedin
çalışmalarına hep devam ettin ve ölene kadar da devam edeceksin.
İnsanoğlu yaşarken kıymetini
bilmedi ama ışıklar içinde sonsuzluğa gittiğinde şu cümleyi herkes söyleyecek: “Bu dünyadan
bir Şükran Moral geldi geçti.”
“Sahne ışıkları sönünce içimdeki ışıklar otomatik
olarak yanar.”
Merhaba
sahnelerin marjinal kadını Şükran Moral! Sahnelerde ne kadar çılgın olduğunuzu
biliyoruz, peki ışıklar sönüp perdeler kapandığında nasıl bir Şükran var? Bize
Şükran’ın ev halini anlatır mısınız?
Merhaba. Sahne ışıkları sönünce
içimdeki ışıklar otomatik olarak yanar. Ev hali derken sen elinde bez olan bir
tip olarak düşünme, evim aynı zamanda stüdyom, çalıştığım yer. Hayatım ikiye bölünmüş
durumda Roma ve İstanbul diye. Mesela Roma’da da Türk kahvaltısı yaparım ve on
bire doğru evimin yakınındaki bara giderim. Orada o saatte arkadaşlar gelir
onlarla espresso macchiato içip pazardan günlük alışverişimi yaparım. Bazı rutinlerin
dışında hayatımın akışı hiç aynı değil.
Performans
sanatçısı olmaya nasıl karar verdiniz? Bedeni sanat yapmak nasıl meydana geldi?
Öyle bir günde karar vermedim.
Doksanlı yıllarda sanat nedir, sanat tarihi nedir, sanatçı ve sanat çevresi ilişkileri
üstüne araştırmalar yapıyordum. Ama tam kararımı İtalya’dan atılınca verdim.
Ülkeyi on beş gün için terk
etmeliydim. O zaman anladım ki heykellerimi yanımda taşıyamazdım ve ben öteki yani
bir göçmendim aynı zamanda. Atılmadan önce “Ambiguitas” isimli bir performans yapmıştım.
Her şey orada başladı.
Bedeni sanat yapmak işte böyle
meydana geldi. Kendimden başka kaybedecek bir şeyimin olmaması gerçekliğine varmakla.
Performans sanatı başlangıcı
60’lı 70’lı yıllara dayanır. O nedenle henüz ne olduğunu bilmiyorlar.
Tekrardan oluşan hareketleri
gördü sanat çevresi daha çok. Bir de bedene zarar vermeyi, “Acıyı veya acıya ne
kadar dayanıklı olmaya” bu daha çok yetmişli yılların olgusu. Yeni bir şeyler denemek
istiyorlar ama ne?
Performans
sanatı demek neden sadece dans anlamına geliyor?
Dans, evet dans ama dansı yeni
olarak sunabilir miyiz? Bence hayır. Dans da olabilir ama tek başına olmaz.
Yine de o kadar karmaşık bir konu ki… Ben bedenime odaklanmadan çıktım.
Performanslarınız
neden bu kadar tepki topluyor?
Bedenimi
bir fikir haline getirip jilet gibi girdiğim her yeri, tabuları kesmeye başladım.
İşte o nedenle de yaptığım işler çok tepki topluyor. Beden benim için
conformist alanlardan çıkmalı, tabuları yıkmalı. Evet, beden toplumun büyücüsü olmalı.
Sonunda yakmak yok etmek isteseler bile. Performanslarım neden bu kadar tepki topluyor
derken tepki mi yoksa histeri krizimi bilemedim. Ölüm tehditlerine varan linç girişimi
tepkinin de ötesinde bir şey. Yani şu: ben insanları uyutmuyorum, onlara ruhsal
koçluk da yapmıyorum. Deliye dönecek kadar öfkelendiriyorum. Neden acaba…
“Müzelerde olmak beni sokaklarda olmaktan alıkoymadı.”
“Şükran Moral
demek müze sanatçısı demek” gibi bazı eleştiriler var hakkınızda! Bu
eleştirilere cevabınız ne olacak ve neden size müze sanatçısı deniyor?
Müze sanatçısı olmakla eleştirilmek
beni sadece gülümsetti. Kadın sanatçılar yüzyıllardır müzelerin dışında tutuldu
bu hala öyle. Eğer ben bunu yıkabilmişsem ne mutlu bana. Müzelerde sergi açabilirim
ama yaptıklarımdan ödün vermeden. Eğer beni iyi tanısalardı “Vur Kaç”
performanslarımı da bilirlerdi. Müzelerde olmak beni sokaklarda olmaktan alıkoymadı.
Dünya’nın ve
toplumumuzun performans sanatçılarına ilgisi nasıl? Hak ettiğiniz değeri
görebiliyor musunuz?
Bence performans sanatı hala
yeterince anlaşılamadı. Mesela bir sergi açılıyor diyorlar ki: açılış esnasında
bir performans yap, bu şunu gösteriyor sen açılışta millet eğlendir oyala. E be
cahil sen bu mesleği niye yapıyorsun! Biraz okusan diyorum. Gerçi okuduğunu da
anlamıyor ya… Performans sanatı açılışların mezesi olamaz.
Eserlerinizle
neyi hedeflediniz?
Eserlerimle neyi mi
hedefledim. Yok, şunu hedefleyeceğim diye sanat yapılmaz. Bu o kadar basit değil.
Ne kadar doğru
anlaşıldınız?
Çoğu kez anlaşılmadım. Picasso’yu
da getirsen zaten anlamazlardı. Anlaması gerekenlerin de çok çıkar ilişkileri var
sermayeyle. Benim sanatımı anlamak politik ve sanatsal bir eylem gerektirir. Adamlarda
ikisi de yok. Şikâyet değil bu sadece tespit, herkesi yerine koyalım.
Sanırım en çok
dikkat çeken performanslarınız: 3 erkekle evlenmeniz, genelevde seks işçiliği
yapmanız, erkeklerle hamamda yıkanmanız, erkek berberinde tıraş olmanız,
çarmıha gerilmiş yarı çıplak bir kadın ve çocuk gelin performansınız… Size göre
bu performansların sadece bizim toplumumuz değil Dünya’nın da ilgisini
çekmesinin nedeni nedir?
Çünkü evrensel bir dil taşıması.
Yerelden etkilensem de evrensel değerlere ulaşabilmemin sebebi: Oryantalist bir
dil taşımıyorum, bir de performanslarımın yapmacık olmaması.
Ayşe
Tükrükçü’nün genelev’den kurtulma hikâyesi ve seks işçiliğine karşı verdiği
mücadeleyi bilmeyen yoktur, sizde genelev’de performans sergilediniz orada ne
gibi olaylarla karşılaştınız ve seks işçiliğine karşı mısınız? Genelevler
kapatılmalı mı?
Bence genelevler ve akıl
hastanesi kapatılmalı! Genelev toplumun kadınları aşağılamasının bir sonucudur.
Senin bedenin erkeklerin kullanımına verilmeli diyerek kadınları değersizleştirmesi.
Kadınlar doğar doğmaz kendilerini aşağılayan değersizleştiren bir toplumla yüz yüze
geliyorlar. Narsist ve hastalıklı bir erk dünyası karşısında kendisini yok ediyor.
Bu ruh hastası adamlar yüzünden tecavüz ve şiddet gören kadının yanında genelde
kimse yok.
Genelevde gözlemlediklerim
korkunçtu. Evet, sonunda bu tür belgeseller de dediklerimi onaylıyor.
Peki sizin
unutmadığınız veya ön plana çıkmasını istediğiniz performanslarınız var mı?
Performanslarımın çoğu
zaten çok etkileyici, mesela morglarda yaptığım performanslar bizde hiç görülmedi.
Hiç birini unutamadım ki. En son Mezbahada yaptığım performans yüzünden bir hafta
acı çektim.
Çalışmaların
ayrıkotu gibi yaşadığımız coğrafya insanlarına hem okkalı bir tokat hem ciddi
bir eleştiri en önemlisi insanlar gerçeklerle yüzleştiklerinde tepkisi ne
oluyor?
Kendilerinin ne kadar ikiyüzlü
olduklarını gösterince rahatsız oluyorlar. Bir sanat eserinden bu kadar rahatsız
olmalarını anlamak zor ama gerçek…
Bu coğrafyada
büyümeseydiniz bu tarz çalışmalar yapar mıydınız?
Çevresel etken çok önemli...
Mardin’e giderek performans yapabilmem insanımızı iyi tanıyor olmamdan kaynaklanıyor.
Gezi olaylarına
cevabınız “Artık kan dursun” performansıydı ama tepkilere neden oldu!
Gezi’deki performansım tepkilere
yol açtı ama sevenler de oldu. Aslında mesajım barışçıldı, “Artık kan dursun” demiştim.
Ve performanstan sonra herkesten kucaklaşmasını istemiştim. Nitekim öyle oldu.
Peki, Şükran
Moral’ın diğer performans sanatçılarından farkı nedir?
Farkımı beni anlayarak ve çalışmalarımı
takip ederek bulabilirsiniz.
Tepki çekmekten
korkup gerçekleştirmekten vazgeçtiğiniz çalışmalarınız var mı?
Asla olmadı. Korksam bile
yaptım. Performans benim için bir misyon.
Sanat okulunuzu
açmak istediğinizi açıklamıştınız, peki bu sanat okuluyla ilgili çalışmalarınız
başladı mı?
Kendi okulumu kurmak üzereyken
bu koronavirüs çıktı ve her şey durdu. Ama bu fikirden kolayca vazgeçmem.
Karşımda
sınırları olmayan bir kadın var. Bende bundan cesaret alarak soruyorum: Şükran
Moral cinsel yönelimini nasıl tanımlar?
Cinsel yönelim mi? Düz heteroseksüelim
ama Queer özelliklerim de var. Zaten sınır çekmek bana göre değil.
“Üç günde bir kadın
öldürülüyor.”
Yıllardır
İtalya’da yaşıyorsunuz oradaki toplumun eşcinselliğe bakış açısı nasıl?
İtalya dışarıdan çok açık,
modern gibi görüne bilir ama öyle değil. Belki bize göre daha rahatlar, çok az farkla.
Kadın hakları da hiç ileri değil İtalyan toplumu hala çok muhafazakâr. Üç günde
bir kadın öldürülüyor ama nedense fazla konuşmuyorlar.
Ülkemizdeki
eşcinsellere bir mesajınız var mı?
Eşcinsellere yıllardır bir
mesaj veriyorum aslında: SUSMAYIN! Ben ölümü göze aldım, siz de susmayın…
Eşcinselliği
temsil edecek performans çalışmalarınız olacak mı?
Eşcinsellikle ilgili çok iş
yaptım. 2010 yılında “Amemus” adlı bir performansın konusuydu, sonuç ölüm tehditleri
ve linç oldu. 1998’de “TRANSİSTANBUL” isimli performansım henüz Türkiye’de görülmedi.
Elbette ileride yine bu acıtıcı tehlikeli konulara değinmeye devam edeceğim.
Şükran Moral
neden feministliği seçti? Feminist olmak için sadece kadın mı olmak gerekiyor?
Feminist olmayı ben
seçmedim, gerçeklerin yolu beni oraya götürdü. Kadınların ikinci sınıf olmasını
kabul etmemekle başladı her şey. Feminizm bir isyan ve bir mücadele biçimidir.
Feminist olmak için kadın olmak
gerekmiyor erkekler de olabilir, bilinçle.
Kadın ve
erkeklerin hangi konularda eşit olmadığını düşünüyorsun ve nasıl bir
değişikliğe gidile bilir?
Kadın ve erkek neredeyse
hiçbir konuda eşit değiller. Ekonomide, eğitim fırsatında ve unutmadan söyleyeyim
sanatta eşit değiller. Kadın hayatın her alanında aşağılanıyor. Ötekiler ise eşcinseller,
translar ve aykırılar.
“Cinsel tacize uğradım.”
Hiç cinsel
tacize uğradınız mı?
Evet, cinsel tacize uğradım.
Dünya’da sadece
kadınlar mı haksızlığa uğruyor? Bana göre değil! En basitinden bakmak gerekirse
konuya erkeklerde erkek oldukları için toplum içerisinde cinsiyetçi birçok
saldırıya uğruyorlar. Özellikle bunu yapanların çoğunluğu kadınlar.
Dünyada sadece kadınlar haksızlığa
uğramıyor elbette, ama kadınların haksızlığa uğrama yüzdeleri çok fazla. Şunu hemen
söyleyeyim çok kez bu ayrımı yapanlar kadın.
Sizden hepimizin
bir engelli adayı olduğumuzu unutmadan engelli vatandaşları temsil eden, bir
bulaşıcı hastalığa yakalanıp toplum tarafından dışlanmış insanları anlatan,
sokakta yaşayan yoksul bireyleri ve maddiyat yüzünden hayatları çalınmış
insanları hatta toplumları yansıtacak çalışmalar yapmanızı bir gazeteci olarak
görmek isterim.
Dileğini zaten gerçekleştirdim:
Akıl hastaları, genelevde çalışanlar, translar, göçmenler, geyler, kadınlar,
çocuklar… Toplumun ötekileştirdikleri sanatımın hep konusu oldu.
Web sayfanızı
ilk görüntülediğimde “Şükran Ahlak – 18+” ibaresi karşıma çıktı!
Google translet soyadımı
Moral=Ahlak olarak çeviriyor. Buna çok güldüm. Artı 18 de yasaklı şeyler içerdiği
için malum hep sansürlü işler yapıyorum. (Gülüyor)
İtalya’ya
taşınma nedeniniz, ölüm tehdidi almanız mı?
Ben İtalya’ya 30 sene önce
gitmiştim. 2010 yılında yaptığım bir performans yüzünden ölüm tehditleri artı linç
nedeniyle Roma’ya acil dönüş yapmıştım.
Ölüm size ne
ifade ediyor?
Ölüm benim için yıllardır
değişik şeyler ifade etti. Uzun yıllar ölümü cebime koyarak yaşadım.
Bu kelimenin anlamını ancak
yaşayanlar bilir. Ayrıca ölümle ilgili çok iş yaptım, morglara girerek performanslar
sergiledim.
Hakkınızda
yanlış bilinen şuan fırsat verilse düzeltirim dediğiniz konu var mı?
Düzeltmek istediğim bir
şey yok.
Geçmişe dönüp
baktığınızda sizden 2 tane cümle istiyorum: 1. Keşkeyle başlasın 2. İyikiyle…
Keşke ölmeden annemi son
kez kucaklaya bilseydim, annemi gurbetteyken kaybettim.
İyi ki de 18 yaşında ailemi
terk ettim. Kendime güvendim.
Şükran
hanım, bize bir gününüzü anlatın dersek neler anlatırsınız?
Bilindik rutinler mi desem
yoksa çocuk ruhlu olduğumu mu? Bilemedim…
Önümüzdeki
süreçte ne gibi performans çalışmalarınızı göreceğiz?
Önümüzdeki süreçte yapmak istediğim
performanslarımı burada açıklayamam ama çalışıyorum deli gibi.
90’lar tadında
sorular…
Yaş-Boy-Kilo: Olmadı bu soru! 28 yaşındayım. İtirazı
olanı yakarım.
Burcu:
Boğa
Ayakkabı
numarası: 39
Göz
rengi: Açık kahve
Saç
rengi: Kestane
Arabası:
Hiç olmadı
Kullandığı
parfüm: Chanel 5 - Acquadi Parma
Sevdiği
renk: Siyah - kırmızı
Sevdiği
yemek: Pizza
Sevdiği
içki: Şarap ve rakı
En
sevdiği tatil yeri: Yunan adaları
En
sevdiği sanatçılar: Caravaggio ve Gina
Pane
İdeal
tipi: Duygusal, sorumluluk alabilen ve
dürüst bir kişi olmalı.
Tuttuğunuz takım: Fenerbahçe
Ne tür müzik dinlersiniz: Klasik, Rock, Jaz, Türk sanat müziği ve arabesk.
Yaptığınız en büyük çılgınlık: (Gülüyor) hangisini söyleyim.
Sevdiğiniz için neleri göze alırsınız: Beraber olmayı.
Sizi sevenin sizin için neler yapması hoşunuza gider: Her an beni desteklemeli.
Şu an ruhunun olmak istediği yer: Deniz kenarında.
İzlemekten keyif aldığın TV programları neler: 20 senedir televizyon yok reddettim.
Hayatta en çok kıymet verdiğin insan: Kendim
Hayvan besliyor musunuz: Kedim vardı.
Aşk her şeyi affeder mi: Affeder ama her şeyi değil.
Benzetildiğiniz biri var mı: Evet, var ama önemli değil.
Tuttuğunuz takım: Fenerbahçe
Ne tür müzik dinlersiniz: Klasik, Rock, Jaz, Türk sanat müziği ve arabesk.
Yaptığınız en büyük çılgınlık: (Gülüyor) hangisini söyleyim.
Sevdiğiniz için neleri göze alırsınız: Beraber olmayı.
Sizi sevenin sizin için neler yapması hoşunuza gider: Her an beni desteklemeli.
Şu an ruhunun olmak istediği yer: Deniz kenarında.
İzlemekten keyif aldığın TV programları neler: 20 senedir televizyon yok reddettim.
Hayatta en çok kıymet verdiğin insan: Kendim
Hayvan besliyor musunuz: Kedim vardı.
Aşk her şeyi affeder mi: Affeder ama her şeyi değil.
Benzetildiğiniz biri var mı: Evet, var ama önemli değil.
Fobilerin
– Hobilerin: Fobim yok gibi hobilerime
gelince göçebe bir hayat yüzünden olamadı.
En büyük hayaliniz: Bir projemi gerçekleştirmek
Beğendiğiniz ve Beğenmediğiniz huyunuz: Çok fevriyim hiç sevmiyorum, Adaletli olmam iyi bence.
En büyük hayaliniz: Bir projemi gerçekleştirmek
Beğendiğiniz ve Beğenmediğiniz huyunuz: Çok fevriyim hiç sevmiyorum, Adaletli olmam iyi bence.
Röportaj:
MURAT FIRAT
Coin Casino - Get 125 Free Spins on Sign Up
YanıtlaSilRead this crypto-currency review of 인카지노 Coin Casino and learn how to play at the 메리트 카지노 best 1xbet korean casino with Bitcoin! It's an exciting experience for new