Uzun zamandır takip ettiğim genç bir yetenek var. Duygularının tercümanı olan şiirler yazıyor, ilk kitabı "Ağır Acılar Koleksiyonu/Roşna" ile okuyucu kitlesinin dikkatini çekiyor. Öğretmenlik eğitimi almış, işini ciddiyetle yapan bir isim Faysal Demir. Yazarlık konusunda henüz yolun başında ama basamakları çabuk çıkacağına inanıyorum. Siz de tanıyın istedim ve bu defa sorularımı mesleğinin ümit vaat eden yeteneğine yönelttim.
Öncelikle “Ağır Acılar Koleksiyonu/Roşna” kitabınız hayırlı
olsun. Kitabınızı konuşmadan önce okuyucularımıza kendinizden bahseder misiniz?
Bizleri misafir ettiğiniz için teşekkür eder sizlere de
işinizde her daim daha özgür daha aydınlık daha başarılı günlere ulaşmanızı en
içten duygularla temenni ediyorum.
Faysal Demir Hakkari çukurca doğumlu 7 çocuklu bir ailenin
ortanca çocuğuyum. İlk ve orta öğrenimimi Van Özalp, lisans eğitimimi Ankara
Gazi üniversitesinde muhasebe öğretmenliği okuyarak tamamladım. Halen Van’da
yaşıyorum.
İlk şiirinizi ne zaman, nerede ve hangi duygularla yazdınız?
İlk şiirimi lise yıllarında yazmıştım ergenvari bir ruh
haliyle karmakarışık dizelerle yazdım. Şiirin ismi de "Meçhulun
Kızı"ydı.
Kitabınızın adı "Ağır Acılar Koleksiyonu/Roşna”. Bu
cümleyi biraz açıklar mısınız?
Bilirsiniz İbnu Haldun coğrafya için kaderdir der bende
aksine coğrafya kederdir diyorum. Malum yaşadığımız coğrafyada her türlü acıya
tanıklık etmekteyiz her gün her an bazen birebir kendimiz yaşıyoruz, dolayısıyla
şair çağının tanığıdır ve tanık olduklarını dile getirir. Bizde çağımızın birer
tanığı olarak acılardan birer koleksiyon oluşturduk dizelerimle… Tabi bunun
yanında mutlak bu acıların son bulacağına inanarak geleceğe ışık tutacak
ümidimiz olduğuna da inanarak, ışık aydınlık anlamına gelen Roşna’yı ümit
ışığımız olarak geleceğe açık tuttum.
"Ağır Acılar Koleksiyonu/Roşna" şiir kitabınız
okuyucunun hangi duygularına tercüman olacaktır?
Bunu söylemek öngörmek yada kestirmek çok zor! Bizler her ne
kadar kendimiz yorumlasakta yanlış ya da eksik kalacaktır çünkü bu tamamen
okuyucunun ruh haline şiirden aldığı tada bağlıdır. Çünkü ben yoğun bir duygu
haliyle yazdığım bir şiiri okuyucuda aynı yoğunluğu uyandıracağı kanısında
değilim ya da sıradan yazdığım bir şiir bir başka okuyucuda yoğun duygulara
sebep olabilir, dolayısıyla bunu kestirmek zor önümüzdeki süreç gösterecektir.
Eserleriniz arasında “göz bebeğim” diyebileceğiniz bir tanesi
var mı?
Elbette var.
Roşna ve Ölüm kaç beden giyer.
Şiirlerinizde yaşadıklarınızı mı yazıyorsunuz yaşamak
istediklerinizi mi?
Ben çok az yazarın ya da şairin yaşamak istediklerini
yazdığını düşünüyorum. Hayat bize yaşamak istediklerimizi yaşamaya fırsat
vermeden yaşadıklarımızı yazmaya zorluyor. Yaşadıklarımızı yazıp ah çekerken,
yaşamak istediklerimizi sadece teselli bulacak kadar az yazıyoruz.
Kitabınızın hangi türe girdiğini düşünüyorsunuz?
Biraz şiir, biraz aforizma, biraz sosyoloji, biraz psikoloji
çokça yaşam öyküsü.
Türkiye’deki yeraltı edebiyatı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dünyada bunun temelini Matguis İs Sade ile başlandığı
bilinmektedir. Bunun yanında Charles Burkowski Factotum eseri ile ve Chuck
Palahniuk’nin Dövüş Kulübü eseri ile görüyoruz.
Türk edebiyatının çok derin ve güçlü bir dili olmasına
rağmen yeraltı edebiyatında o denli ses getirdiğini düşünmüyorum. Sanırım
toplum olarak buna yıllarca uzak kaldık. Ülkemizde buna ilk örnek olarak Metin
Kaçan Ağır Roman adlı eserinde rastlıyoruz. Tabii bir çoğumuz buna beyaz
perdede tanuk olduk. Bunun yanında Hakan Gündayın Kayra ve Kinyas eserinde
rastlıyoruz. Ülkemizde buna bir kac örnek daha verecek olursak Oğuz Atay Küçük
iskender gibi güçlü kalemleri de inkar etmemek gerek. Sanırım bende de bir
nebze var gibi ama daha kapalı.
İnsanların çoğu “ergenlik döneminde iki kelime karalayıp,
usta şair olduğunu” sanıyor . Sizce herkes şiir yazabilir mi? Yazmak bir
yetenek midir.
Hepimiz mutlaka bir şeyler karalıyoruz dönem dönem tabii bu
ergenlik döneminde çoğunlukta oluyor. Lâkin hiç bir usta şair ben iyi bir
şairim dememiştir, demezde! Şairlik birazda tevazu işidir. Usta şair er-geç
toplum da hak ettiği değeri buluyor, bunu söylemle değil ortaya koyduğu ürünle
elde ediyor. Herkes şiiir yazar ama çok azı şairdir.
Yazmanın bir yetenek olduğu söylenmektedir, bende bu söyleme
katılmaktayım lakin yetenek tek başına yazmaya yeterli değildir. Bunun yanında
duygu ve yaşanmışlıktan olmalı yoksa yetenek tek başına yazmaya bir anlam ifade
etmez sıradanlaşır.
Etkilendiğiniz şairler var mı? Sizi ne yönden etkilediler?
Her insanı her anlamda etkileyen birisi mutlaka olmuştur. Beni
de etkileyen usta şairlerimiz oldu: Ahmed Arif, Nazim hikmet, Ahmet Telli ve
Şükrü Erbaş benim en çok etkilendiğim ve asla onların ortaya koyduğu ürünlere
ulaşamayacağımı düşündüğüm harika insanlardır.
Etkilendiğim yönleri hem sevdaya hem toplumsal duyarlılığa
sahip olmalarıyla ortaya koydukları eserlerle çağına tanıklık etmiş olmaları.
Üretmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Okumak, okumak, okumak ve yazmak! Yazarken bütün sahip
oldukları siyasi ideoloji düşüncelerden sıyrılarak tamamen kalemin gücünü
kullanmaları.
Faysal Demir’in yeni yazarlardan farkı nedir?
Faysal Demir'in tek farkı hiçbir düşünceye bağlı kalmaksızın
tamamen toplumun ağzıyla topluma hizmet eden onların acılarını hissederek yazan
ve ben değil biz demesidir.
Kitap yazmaya devam edecek misiniz?
Mutlaka yazmaya devam edeceğim ediyorum da ama bundan sonra
kitap olur mu onu tamamen süreç belirleyecektir. Bir kitap ile yazar olmak zor.
Bununla ilgili zamanda Ahmed Arif’e sormuşlar “bir kitap ile şair olunur mu?” diye. Ahmed Arif şöyle cevaplar: Bir kitap ile peygamber olunuyorsa neden şair
olunmasın” diye.
Kendisi bunu başardı tek kitapla harika bir usta şair
olduğunu kanıtladı halende bana göre öyle. Bizler bırakın tek kitapla bir çok
kitapta yazsak bu seviyeye ulaşamayız.
Roşna bir kişiyi mi yoksa bir olayı mi simgelemektedir?
Roşna bir ölümlüdür ruhu hala bende yaşayan.
Son olarak: okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Okumaktan asla vazgeçmesinler ve hayallerinin
peşini bırakmasınlar.
Röportaj: Murat Fırat
Yorumlar
Yorum Gönder