Merhaba Ceylani Bey, nasılsın?
Röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sevenlerin adına, seni
sana soruyorum; Ceylani Karaduman kimdir?
Merhaba Murat Bey, çok iyiyim. Bana değer
verip, bu değerli söyleşiye layık gördüğünüz için çok teşekkür ederim.
Evet, bu soruyu bazen kendime soruyorum; ben
kimim, en güzel veya en güçlü yönlerim neler gibisinden… İnsan kendisiyle
konuşursa evrenle konuşur, kendisini tanırsa evreni tanır. Kitap okumayı, sesli
kitap dinlemeyi kendime bir hayat ödevi olarak görüyorum. Bilgi insana güç
veriyor.
Konya Taşkent Çetmi’nde doğdum ve aynı yerde
yaşıyorum. Maddi imkânları kıt olan bir ailenin 9 çocuğundan 5. evladıyım.
Konuyu biraz dağıtmak istiyorum ama bunu irdelememiz gerektiğini düşünüyorum.
Aslında bizler alışkanlıklar olarak çevremizin bir ürünüyüz. Fakirliği çocukluk
çağımızda yaşayarak öğrenmişiz, bu bizim bilgi programımız olmuş ve ben de
yıllardır mücadele ediyorum. Fakirliğin kaderden öte bir paradigmanın hayat
bulmuş hali olarak görüyorum.
Burada yaşamamın sebebi: “Yıllar önce bir karar verdim, doğduğum yerde doyacağım” dedim. Ve bunu diyeli, mücadele ediyorum ama yeni bilgilerle hayatım değişmeye başladı. Ertuğrul Alim, Kaan ve Yağmur isimli 3 çocuk babasıyım. Tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktayım. Boş zamanlarımda müzik olmazsa olmazımdır.
“Nazar Oldu” ile dikkatleri üzerine
çekmeyi başardın! Şarkıyı dinlediğim zaman, anlatmak istediğin duyguyu
fazlasıyla hissettim… Peki, bu şarkının hikayesi nedir?
“Nazar Oldu” eserim, benim ağıtım. Bu eser,
nişanlı bir çiftin hikâyesinden dışında farklı hikâyelerde anlatıyor. Tabii
bunları açıkça anlatamam, eserin içerisine gizledim…
Ülke olarak bu felaket için hazır değilmişiz!
Daha önce yaşanan afetlerden hiç ders almamışız. Böyle bir çağda, teknoloji ve imkânların en
üst seviyede olduğunu düşünürsek, o ağır bedeli ödemeyebilirdik.
Neden fay hatları üzerinde çürük binalarda oturdu insanımız, neden ilk yardım eğitimini millet olarak tam anlamıyla kavrayamadık… Hatay’da ki o korkunç manzarayı görünce canımdan can gitti!
Maalesef, ülke olarak büyük bir
sınavdan geçtik… “Asrın Felaketi” diyebileceğim doğal bir afet, deprem! Devlet,
millet, ülke olarak hep birlikte yaralarımızı sardık… Ve senin gibi değerli
insanlara, röportajımız aracılığı ile teşekkür etmek istiyorum…
Şarkını dinlediğim zaman hikâyesini ve
seni merak etmiştim… Geçimini sağlamak için beslediğin hayvanları satıp,
parasıyla deprem bölgesine yardıma gittiğini öğrendiğimde çok duygulandım.
Hayatım boyunca yapmış olduğum ve yapacağım
yardımların içeriğini anlatmak istemiyorum. Benden daha çok yardım yapan
insanlar oldu, benimki bir insanlık vazifesi ve vatan görevidir.
Deprem anında benim memlekette kar yağıyordu, yollar
kapalıydı. Felaketin ikinci günüydü, kafamı yukarı kaldırdım hala kar
tanecikleri yağıyordu. Onlara dedim ki: “biraz yağmayın, ben buralardan çıkayım
sonra devam edin” dedim.
Şu bilgiyi vermek istiyorum; bir şeye geri dönüşsüz karar verildiği zaman her şey değişmeye başlar! Yaradan harekete geçer ve insana görünmeyen bir elle yardım eder. Kendime dedim ki; şartlar ne olursa olsun, ben yarın yola çıkacağım. Kahvehaneye gittim, arkadaşlara bu kararımı anlattım. Bazı arkadaşlarım, “biz buradan dua edeceğiz şimdilik bir şey yapamayız” dediler. Ben ise; kocaman insanlarız, ancak yaşlılar oturduğu yerden dua eder. Bizlerin duası yola çıkmak ve orada olmaktır dedim ve daha sonra yola çıktım. Deprem bölgesinde ki deneyimlerim korkunç bir dersten ibaret, en çokta neden ilk gün gitmediğim için kendimi hala suçluyorum. Deprem bölgesine 3. gün gidebildim, o yolculuktan küçük bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum; oraya gitmekte olduğumuz araçta iki tane şoför arkadaş vardı, yolda dediler ki “uykumuz geldi, biz bir kenarda yatacağız.” İndim araçtan yaklaşık 3 saat yol kenarında biçare bekledim. “Bina altında yaralı canlar beni beklerken asla uyuyamam, oturamam” dedim. Sonra yola devam ettik ve Hatay merkeze vardık! Bize afat tarafından koordinesi verilen binaya bir türlü varamadık. Araçta ki herkes, artık ne yapalım diyordu! Çünkü yollara binalar yıkılmış ve trafik kilitlenmişti, araçtan indim ve polis gibi trafiği defalarca düzelttim.
Deprem bölgesine gittiğinde nelerle
karşılaştın? Deneyimlerini merak ediyorum ve Türkiye böyle yıkıcı bir felakete
hazırlıklı mı?
Deprem bölgesinden geldikten sonra keşke
çocuklarımı da götürseydim, o felaketten dersler alsalardı diye düşündüm. Hatta
bütün çocukları ve gençleri götürüp onlara hayatta bir şey yapmak istiyorlarsa
en iyisini, en kaliteli ürünlerle ve ucuza kaçmadan yapmaları gerektiğini
göstermek isterdim. Çünkü gittiğimiz bölgede insan hayatı düşünülerek değil,
ucuza kaçarak yapılmış bina yıkıntıları gördüm.
İlk yardım eğitiminin önemini ve bu konunun üzerine gidilmesi gerektiğini hatta okullarda ders olarak verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Deprem bölgesinden geldikten sonra
psikolojik desteğe ihtiyacın oldu mu ve hayatında ne gibi değişimler yaşadın?
“Nazar Oldu” şarkımın hikâyesi; biz bir ekiple bina da çalışıyorken fark ettim ki başka bir binanın enkazında bir abimiz elleri önünde çaresizce bekliyor. Koşarak yanına gittim, sorunun ne olduğunu öğrenmeye çalıştım; “Abimiz bu binada yeğenlerim vardı” dedi. Ama hiç kimseyi yardımcı olması için bulamadığını söyledi. Ve o an koşarak çevrede ekip aramaya başladım, sonunda buldum o ekiple çalışmaya başladık. Enkazın içerisine girdim, uzakta bir el gördüm ve parmağında ki yüzüğü fark ettim. Enkazdan çıkıp abimize “o elin kime ait olabileceğini sordum”. Abimiz bana, nişanlı yeğenim vardı, “o dur” dedi. Bu arada arkadaşlar o elin olduğu yere doğru ilerliyordu. Abimizin oraya yaklaşmaması için sorular sordum, aldığım cevaplar beni çok üzdü. “Nişanlısı niye gelmedi ki buraya” dedim, “elbette onunda başında sorunlar vardır” dedi. Daha da bir şey sormadım. Çalışmaya devam ettik, o elin yanına vardığımızda sıkıştığı yerde vefat etmişti, çok zoruma gitti! Kendime o an çok kızdım, daha önce gelseydim belki de kurtarırdım dedim. O an koşarak arabamızdan, köyden yardım için getirdiğimiz battaniyelerden almaya giderken iyice doldum ve “Nazar Oldu” eserimin nakaratını cep telefonuma okuyup kaydettim. Köye geldikten sonra geriye kalan kısmını tamamladım.
Depremden sonra insanların daha
bilinçli olması için neler yapılabilir?
Türkiye genelinde yeni bir arama kurtarma derneğinin oluşumu üzerine çalışıyoruz. İnşallah gelecekte güzel işler başaracağız. Ülkemizi çok sevmek istiyorsak, ilk önce kendimizi çok sevmeliyiz. Kendimize çok değer vermeli ve bilgiyle donatmalıyız.
Sosyal sorumluluk projelerinde yer
alan bir sanatçısın ve meclisten sokak köpekleriyle ilgili bir yasa geçti.
Sokak köpekleri konusunda düşüncen nedir? Uyutmak tek çözüm mü yoksa
hayvanlarla ilgili iyileştirmeler yapılabilir mi?
Sokak köpekleri elbette toplatılmalı, güzel barınaklarda sağlıklı bir hayat sürmelidirler. Bir insanımız bile başıboş köpekler tarafından saldırıya uğramamalıdır. Çözümsüz diye bir şey yoktur.
Son olarak okuyucularımıza neler
söylemek istersin?
Gençlerimize ve kendini genç edenlere hitaben;
Hayatta mutlaka hedefleriniz olsun, ne yaparsanız yapın o işle ilgili büyük
hayaller kurun. İçinde bulunduğunuz şartlar sizi hedeflerinize küçük adımlarla
götürebilir ama zamanla o istediğiniz hedefler sizin olacaktır. Zaman buldukça
ülkemizi karış karış gezin. Ve tarihte hiçbir zaman bilgiye bu kadar kolay
ulaşılamıyordu. Cahillikte, bilgili olmakta artık bir tercih meselesi oldu…
Bana bu güzel karelerde yer verdiğiniz ve imkân sunduğunuz için minnettarım. Çok teşekkür ederim. Saygılarımla…
Sevgili Aslı Koçak’a röportaja verdiği destek için teşekkür ederim.
Söyleşi: Murat Fırat
Yorumlar
Yorum Gönder