O Alex değil. Alex Tataryan!
Hayko gibi usta bir sanatçının oğlu olarak dünyaya “Merhaba” dedi.
Sahne deneyimini ilk babasından kazandı.
Çocuk yaştayken sahneye çıktı ve babasına eşlik etti.
Askerden geldiğinde 90’lı senelerde bazı kliplerde reklamlarda boy
gösterdi!..
2000’li yıllarda ilk albümünün hit şarkısı ile “Bana seni seven
bir kalp bırakmadın dedi” duygulandırdı.
En sevilen şarkısı “Aşk senin adın” ve en dikkat çeken işlerinden
biri de “Depresif Pollyana” oldu. Bu şarkısı için 2008 yılında Konya’ya gitti
ve Tuz Gölü’nün üzerinde motor kullandı, kuraklığa dikkat çekmek istiyordu ve
artık dünya depresif biz sadece polyanacılık oynuyoruz diyordu sanki.
Oyuncu Birce Akalay ile birlikte “Manidar” şarkısına hayat verdi!
Bu şarkı çok dikkat çekti
Sosyal medya’da birçok kişi tarafından tekrar tekrar yorumlandı.
Ayrılık çocukları için “Masum” şarkısını besteledi ve kız kardeşi
Aslı Mavitan ile beraber yorumladı.
Müzik adına hep daha kalıcı şarkılar yapmak istedi ve birçok
denemeler yaptı bu isteğinin devamını getireceğine emin.
Müziğin için de olduğu kadar, magazinin uzağında bir hayat kurdu
kendisine!..
Gün geldi milyonları sesine hayran bıraktı! Gün geldi “İstediği
mekânda konser bile veremedi”…
Ve bazen de sustu Alex! Sanat dünyasında “sabun köpüğü” gibi var
olmadı ve kaybolmadı da!
Röportajımız sırasında “Hayata dair donanımlı bir adam gördüm”.
“Herkes etrafını görür, zor olan kendini görmek. Sağlıklı yol
alabilmek için dışa dönük değil içe dönük olmamız gerekir, içimize bakmalıyız
özümüze.” cümlesinden etkilendim.
Klasik bir soruyla başlamak istiyorum röportajımıza; Dinleyici
olarak uzun zamandır seni ekranlarda göremiyoruz, nerelerdesin?
Aslında çalışıyorum! Şarkı sözü yazıyorum ve beste yapıyorum.
Sahne çalışmalarım oluyor. Beni izlemek görmek isteyenler @alexsahnede
hesabımdan takip edebilirler. Televizyon ve müzik kanalları diyorsanız oralarda
pek yokum. Müzik kanalları da kapandı zaten artık her şey cebimizdeki
ekranlarda. Eğer güzel bir şey yaparsan ve dikkat çekebilirsen tıklanıyor ve
takip ediliyorsun.
Yine yeni bir çalışma içindeyim yakında dikkatinizi çekerim, güzel
şeyler gelecek.
Tanınmış bir sanatçının çocuğu olarak müzik piyasasına giriş
yapmak avantaj gibi gözükse bile genellikle o çocuklar anne ve babalarının
gölgesinde kalıyorlar ama sende böyle bir olay yaşanmadı. Hayko gibi çok
sevilen bir sanatçının oğlu olduğun halde bile kendi farkını ve tarzını müzik
piyasasına ve dinleyiciye kabul ettirdin. Diğer sanatçı çocuklarıyla seni
karşılaştırmak gerekirse piyasa da Hayko’nun oğlu yerine sanatçı Alex olarak
anılmayı nasıl başardın?
Yakın çevrem ve babamın jenerasyonu için her zaman Hayko’nun oğlu
oldum. Babam iyi bir sahne sanatçısı ve işinde ilklere imza atmış bir
duayen. Ben farklı anılmak için özel bir çaba sarf etmedim, içimden geldiği
gibi oldum. Belki de besteci ve söz yazarlığı kimliğimle söylediğim şarkıların
tarzı ve yorumumla değişik gelmiş olabilirim insanlara.
Alex! ithal sanatçı furyasından fırlamış gibi bir havan vardı.
Fakat şarkıları Türk sanatçılar gibi aksansız okuyordun, dinleyici ilk başta
seni yabancı sandı Alex adını yadsıdı daha sonra şarkılarına tutunup seninle
bağdaştı. Müzik piyasasın da ters köşe yapıp başarılı olan çok az isim vardır.
Alex olarak kendini dinleyiciye nasıl kabul ettirdin?
Farklı denemeler yaptım: kendi müziğimi, kendi dilimi ve içimdeki
melodileri bulmaya yordum kafayı. Örneğin “Ekşi sözlük”te bir entry’de şöyle
yazıyor benim için!
“İçindeki iyi niyeti ve insan
sevgisini müziğine de yansıtmaktadır.” Belki bu yüzdendir!
Müzik çalışmalarına Alex diye biliniyorsun ama artık Alex Tataryan
olarak da biliniyorsun! İlk çıkış yaptığın dönemlerde neden soyadını
kullanmadın?
Ben 1996 yılından beri sahnelerdeyim ne bir albümüm vardı nede bir
şarkım. Kulüplerde, Barlarda ve özel gecelerde sahne alıyordum. Ne zaman ki söz
yazarlığım ve besteci kimliğim oluşmaya başladı soyadımı da kullanmaya
başladım.
Müzik dünyasında hırslı görmüyorum Alex’i.
Olabilir! Popüler kültürün içinde fazla görünmediğim için
olabilir. Ben mesleğimi sevdiğim için yapıyorum müzik benim hobim.
Mesela hala sağlıklı sayıda istediğim yerlerde konserler
veremiyorum. Konser verecek performansa fazlasıyla sahibim
fakat bunlar için doğru bağlantılara sahip değilim şu an kendi işimi kendim
yapıyorum ve reklam gücüm bu kadar. Fakat her zaman yeni fırsatlar arıyor ve
değerlendirmeye çalışıyorum.
Son teklin “ByeBye” çok eğlenceli bir şarkı klibi de kıpır kıpır
olmuş çok beğendim. İtiraf etmeliyim dans etmek sana yakışıyor devam etmen
gerektiğini düşünüyorum. Klip çekiminden önce dans eğitimi aldığın haberleri
doğru mu yoksa spontane mi gelişti?
Evet, sevenler oldu. Eğlenceli bir şarkı fakat kimsenin benden
böyle bir şarkı beklemediğini fark ettim.
Şarkı için dansçı arkadaşlarımla biraz çalıştık. İlk defa kızlarla dans ettiğim bir klibim oldu.
Bu şarkının bestesi bana, sözleri ise Tolga Arslaneli’ye ait. Ben zorlasaydım da benden “Bye Bye” sözü çıkmazdı.
Dürüstçe söylemem gerekirse: Bu işimden gelen geri dönüşle, bundan
sonra nasıl bir yol çizeceğimi anlamış oldum.
Yeni albüm için çalışmalar başladı mı? Dinleyiciyi ne gibi
sürprizler bekliyor?
Bu yıl içinde sürpriz bir isimle yeni bir düet hazırlığı var. Şu aralar çok iyi bir şarkı ile yenilenip karşınıza çıkmaya
çalışıyorum. Ardından da benim tekli şarkılarım gelecek.
Albüm için de kafamda bir konsept var onu gerçekleştirmek
istiyorum.
“İz” albümünle sonra dikkat çeken düet projelerine imza attın.
Kimlerle düet yaptın ve bu düet projeleri nasıl gerçekleşti?
İz albümü ilginç bir albümdü. Müzikal çeşitliliği oldukça zengin
olan, rock’danjazz’a uzanan içerisinde eski bir Ermenice şarkının da yer
aldığı farklı bir albümdü.
Düetler şöyle:
İlki Birce Akalay ile ‘’Manidar’’ oldu. Şarkının sözlerini beraber
yazdık, bestesi yine bana ait. Onun da ilk stüdyoda şarkı söyleme denemesiydi
gayet de başarılı oldu. Sanırım kendisi yeni bir çalışma hazırlıyormuş, yolu ve
şansı açık olsun.
Ardından kız kardeşimle birlikte şarkı söylemek istiyorduk. İkimizde
ayrılık çocuğuyduk ve şarkının adı “Masum’’ oldu.
Bugüne kadar yaptığınız albüm ve single’ları kronolojik sırayla
sıralar mısınız?
Albümler:
- 2005’de “Çok Zor” albümü ve en hit şarkısı “Aşk senin adın” ile
başladı. Şarkıda geçen “Bana seni seven bir kalp bile bırakmadın” sözleri
slogan haline geldi.
- 2007 “Alextronika” EP
- 2008 “Depresif Polyanna” EP
- 2010 “İz” Albümü
- 2012 “Bilmece” EP
- 2015 “Sev” EP
Tekliler
- 2016 “Gidelim Buralardan” (Nazan öncel şarkısına cover)
- 2016 “Manidar”
- 2017 “İki Kalp Mesafesi”
- 2018 “Masum”
- 2019 “Bye Bye”
Son dönem de şöyle bir algı var; “ne kadar çok magazinde
gözükürsen, hakkında ne kadar çok haber olursa” sanki sen o kadar çok iş
yapıyormuşsun gibi bir durum söz konusu… Müzik piyasasının çöküşünü, sanatçının
başarısını magazinle eş değerde tutanlar mı tetikledi?
Sanal dünyanın gelişmesi ile her alanda olduğu gibi dijital
dönüşüm dünyasında da algılar değişti. Bunları çok iyi değerlendiren arkadaşlar
var ve hızlı bir şekilde ünlenenler de oldu.
Zaten bu elimizdeki ekranlarda her şey var ne yok ki? Artık
hayat çok bireysel ve herkes istediği müziği dinliyor, filmi izliyor ve takip
ediyor.
Ticari bakacak olursak elindeki işini iyi pazarlayabilirsen, sana
geri dönüşü de iyi oluyor. Sanatın magazinsel tarafını soracak
olursan ben orada pek yokum.
Ve gerçekten de Türk pop müziği bitti mi?
Bitmez! “Pop sabun köpüğü gibidir”.
Esaslı bir rock'n roll gazetecisi, “Simon Frith”
der ki “pop müzik asla evlenilmeyecek bir kadındır, sevişebilirsin!” der.
Pop müzikte şekil ve algılar değişebilir, pazarında değişikliklere
ihtiyacı vardır. Zaten değişmeyen tek şeyde değişimin ta kendisi değil midir?
Pop, people’dan geliyor. İnsan ayırt etmez, herkes dinleyebilir.
“Rap’çilerin politik bakış açısı var”
Hip-hop ve rap müziğin altın
çağını yaşadığı bir dönemdeyiz. Hip-hop ve rap tarzının yükselişini nasıl
değerlendiriyorsun? Alex Tataryan’da alternatif olarak hip-hop ve rap tarzına
yönelir mi?
Müzik piyasası kendini şu anda
rap müzikle döndürüyor.
Şimdi Rap popüler oldu, bazı
iyi rap’çiler bundan hoşnut olmayıp endişe bile duyuyorlar sanki.
Eğlendiren rap’çiler var, hüzünlendiren rap’çilerde ayrıca politik olan
rap’çilerde var. Örneğin: Ezhel bir rap şarkıcısı fakat popüler
olabilecek çok samimi bir şarkı yaptı adı da “felaket” bir diğeri “Susamam”
böyle çalışmaları seviyorum. Kafalar çok karışık müzikle kitlilere ulaşabiliriz.
Şu an isyan zamanı, tüm dünya haykırmakta… Rap sevmeyenlere popüler kültürde
kafayı çevirtebilmek önemli. Dedim ya zaman biraz isyan zamanı içinde
bulunduğumuz coğrafya olsun şartlar olsun, arabesk ruhumuz zaten buna
teşne.
Arabesk, rap’in popüler kültüre
daha da yayılmasına sebep oldu ve piyasa bu yönde ilerliyor. Her popüler olan
şeyin tükenme ihtimali vardır. Dilerim doğru değerlendirilir. Yeraltından su
yüzüne çıkan rap müzik en iyi zamanını yaşıyor. Rap’çiler iyi para
kazanıyorlar, kazansınlar da herkes kazansın. İnsanlar Türkçe pop müziğin sığ
sözlerinden sıkılmışlardı.
Şunu da eklemek isterim ki:
Aşkta lazım Dansta lazım “insan’ın alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay
değildir”. Hepimizin duygulandığı sözler içselleştirdiğimiz şarkılarımız
vardır. Bazen müziğine bazen sözlerine, şarkının genel ahengine kapıldığımız
örnekler vardır, onları duymak ve söylemek isteriz, sakince ve huzurla dinlemek
ve o hissettiğimiz duyguyu paylaşmak isteriz. Türkçe pop
içinde 80’ler olsun 90’lar olsun hatta 2000’lerin başında bile yazılmış
olan çok güzel sözler ve besteler vardır. Onlar hala yaşıyorlar ama daha çok
sahneleri ayakta tutuyorlar diyebilirim. Ben sahne performanslarımda bu
şarkılara yer veriyorum ve repertuarım o yönde oldukça geniş.
Benim rap söylememle ilgili
kısmına gelecek olursak: Ben rap sanatçısı değilim. Fakat Rap ve hip-hop
tarzında şarkı söyleyen bir arkadaşımla şarkı söyleyebilirim. Yorumumla
kendisine katkıda bulunabilirim. Müzikte her şey olur, işin akışı önemli.
Affedersin ama Alex müzik piyasası iğrenç bir hal aldı! Sokaktan
geçeni şarkıcı yapıyorlar!.. Youtuber, manken, zengin sevgilisi olan ve salak
saçma olaylardan fenomen olan herkes şarkıcılığa soyunuyor. Nota bilmeyene
sanatçı deniliyor, konservatuar mezunu olmuş müziğin doktorasına yapmış
insanlara ise şarkıcı olarak hitap ediliyor. Müzik piyasasının böyle bir
sürecinde sen kendini nerede konumlandırıyorsun? Ayrıca bu iğrenç dönemden
nasıl kurtula biliriz?
Evet, olabilir ama ben kötü bakmıyorum çünkü biliyorum ki herkesin
içinde şarkı söyleme arzusu vardır. Şarkı söylemek büyük bir haz verir insana.
Örneğin bir oyuncu arkadaşım “Ben rollere giriyorum fakat şarkı söylediğim
zaman kendim oluyorum” demişti. Şöyle bir şeyde var ki: İnsanın iyi şarkı
söylemesi nota bilgisinden daha çok kulağının iyi olması ile ilgili, hissetmesi
daha önemli. Şarkı söylemek bir bütünlük işi her şeyden önemlisi şarkıyı
duygusunda hissederek söylemek, bazen iyi olur bazen daha iyi. Diğerlerine
fazla bir şey diyemem. Tercih meselesi başarılı olur veya olmaz zaten dinleyici
zaman içinde cevabını verir. İyi olan sivrilir ve “ben buradayım” der. Kimi
kalıcı olur kimi olmaz.
Müzik eleştiriye çok açıktır çünkü herkesin içinde müzik vardır.
Müzik doyumdur. Nasıl ki fast-food yerken keyif alıyoruz popüler müziğinde
böyle bir tarafı var. Dinlerken keyif verse de bazen kulağımızı kirletebilir.
Samimi olmak önemli…
Bana gelecek olursan benim sahne enerjim bir başka, severek yapıyorum
işimi, eğleniyorum orda hissettiğim şarkıları söylemeye çalışıyorum. Sen
eğlenirsen herkes eğlenir.
“Manidar” şarkımızdan örnek vereyim. Başarılı bir kadın oyuncuyla
şarkı söyledim gayet de iyi bir sonuç çıktı ortaya. Mesleği şarkıcılık olmasa
da kalbinden söyledi ve hissettirdi. İkimizde uyum içindeydik şarkıyı söyledik
ve denize attık, çok sevildi. Su akar yolunu bulur, popüler camiada her zaman
her şey yapılır ve eleştirilir. İyi yapılanlar kalıcı ve örnek olurlar, diğerleri
de tuzu biberi olur.
Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olarak sanat dünyasında
engellerle karşılaştın mı?
Meslek hayatımda yaşadığım bazı gariplikler oldu vaktinde babamın
da olmuş. Onun zamanı daha da zormuş. Mesela şarkımı döndürmeyen radyoda
gördüm sonra o radyo sahibi gelip beni dinlerken de gördüm. Bu tamamen politik
durumlardan ve bakış açılarından ibaret. Zamanında çıkar ilişkileri yüzünden
herkes doğru yanlış yerli yersiz nasibini almış.
Ben bu topraklarda doğdum ve büyüdüm. Toprağımın dili ile aşık
oldum, öğrendim, sevdim, arındım ayıklandım arkadaşlıklarım, dostluklarım oldu,
güldüm, eğlendim, ağladım ve hüzünlendim. Bu duygular insana has duygular ve
her dilde her coğrafya da olabilecek şeyler. Hepimiz insanız önce
kendimizi bilelim.
Hiç umutsuz değilim! Bence artık daha iyi anlaşılıyoruz, bakış
açıları daha mantıklı birçok insan daha çok sorguluyor konulara objektif
bakıyor. Artık birbirimize daha anlayışla yaklaşıyoruz. Taşları gediğine
koyuyoruz. Konuşmalar yaklaşımlar daha da düzeliyor, en azından bazı
karşılaştığım insanlardan tatlı itiraflar samimi dostluklar güzel hikayeler ve
güzel komşuluklar kuruyoruz. Kin ve kibir insana hiç bir zaman iyi
gelmedi tarihimizi ve geçmişimizi daha iyi bilmeliyiz yoksa ayağımıza saman
çöpü hep takılır, Ortadoğu burası sürekli karıştırırlar, huzur vermezler rant
peşinde koşan politikalar bunlar! Yalan dolan ne duyarsak inanıyoruz buna
teşneyiz, sarılmamız ve birlik olmamız ortak payda da bulaşabilmek gerekiyor
yaşanılanları kabul etmemiz gerekiyor. Olumsuzluklara direndikçe daha da
güçlenip karşımıza çıkıyorlar. Herkes etrafını görür zor olan kendini görmek,
sağlıklı yol alabilmek için dışa dönük değil içe dönük olmamız gerekir, içimize
bakmalıyız özümüze.
“Ortadoğu Türkiye’ye, Türkiye Avrupa’ya göç ediyor”
Günümüz şarkılarında ruh yok! Dinleyici kadar sanatçılarında yeni
şarkılardan memnun olmadığını düşünüyorum.
Güzel şarkılar var ama çok azaldı. Dijital dünya ruhumuzu
köreltti, Artık dünya da daha fazla bilgi akışı var ama daha az sohbet
ediyoruz. Dokunmak, paylaşmak azaldı herkesin boynu bükük herkesin elinde
tuttuğu bir şey var!
Herkes istediği şeyi izliyor ve dinliyor bu geçiş haliyle bir
şeyleri bozabiliyor. Aşkta artık düzgün yaşanmıyor, şekil değiştirdi ve
başkalaştı ruhumuz bundan zarar görüyor. İsyan var ve değer yargıları da
değişti. Örneğin rap popüler oldu artık daha politik bir bakış açısı var.
Dünya değişiyor değişirken de herkes aynı ölçüde gelişemiyor,
sabit fikirler dar bakış açıları ile yozlaşabiliyor. Ruhumuzu öldürüyoruz
ve kendimizi kaybediyoruz. Hızlı olmak her konuda iyi değil, insan doğası bu
kadar hızlı değişimi hazmedemiyor. Düşünsenize son 10 yılda hayatımıza neler
girdi neler değişti hemen adapte olurken başka bir şey çıkıyor karşımıza çok büyük bir değişim var.
Ortadoğu Türkiye’ye, Türkiye
Avrupa’ya göç ediyor. İnsanlar kendi topraklarında yabancılaşıyorlar dostluklar
arkadaşlıklar şekil değiştirmiş durumda herkes kendi ülkesinde kendini azınlık
hissetmeye başladı ve bu durum farkındalığı yüksek kesimi daha da olumsuz
etkiliyor.
Seninle ilgili röportajları okurken bir cümlen çok dokundu bana!
demişsin ki! “Yaşadığım özel şeylerde babam yanımda olamadı.” Bize bu konuda ne
diyebilirsin?
Ayrılık çocukları farklı deneyimler yaşıyor. Bu yüzden farklı
tecrübelere sahibim. Babam da olsa, herkes olması gerektiği gibi “Her aile
evlatlarına doğru veya yanlış, iyi niyetleriyle yola çıkıyor. Kimse kötü değil.
Bazen yanlış baskılar, bazen gereksiz ilgi ve ilgisizlik dengeyi
kaybettiriyor”. Evlatlarda bu sınavlardan nasibini alıyor, iyi tarafından bakıp
içinden güzel dersler alabiliyorsan iyisin. Bazen sitemlerim oluyor hayata,
bazen yalnızlıklarım. İçinde bulunduğun duygu durumlarından yoruluyorsun sonra
yazıyorsun söylüyorsun, sanatçıların dertleri hep olur, acı ile araları iyidir,
daha gerçek gülerler. Ben hep ayakta kalmaya çalıştım, sarıldım hayata ve çok
sevdim. İnsan sevmek zor zanaat
“Seni seveni bir zehir olsa yut” demiş Mevlana.
Peki şu anda baba oğul ilişkiniz nasıl?
Senaryo! Sanatçı evladı olmak ilginç bir hal… Zihnimizin değil kalbimizin sesini dinlememiz daha iyi.
Aşk Alex’in hayatının neresinde?
O içimizde her yerde, birinde aramana gerek yok, o zaman
hastalanıyorsun.
Bazen insanlara duymak istedikleri şeyi söyleyeceksin.
Mesela Siri’ye kötü bir şey sor, sana cevap olarak “önemli olan
senin fikrin” diyor. (Gülüyor)
İleri ki planlarının arasında bir babalık düşünüyor musun?
Evet, olabilir. Akışa bırakıyorum.
Yıllar geçiyor sen hiç değişmiyorsun, özel bir sırrın var mı?
Şeker, paketli gıda ve birde fast-food’u bırak gitsin. Hareket et
ve kendini sev.
Kendinle alakalı geriye dönüp baktığında en çok eleştirdiğin ama
hala değiştiremediğin bir nokta var mı?
Bazen sert ve patavatsız olabiliyorum.
Issız bir adaya gittiğini düşün 3 tanede ünlü arkadaşın yanında
olacak kimleri alırdın yanına?
Cem yılmaz, Okan Bayülgen ve Yasemin Sakallıoğlu.
Dünyaya tekrar gelseniz şarkıcı olur musunuz? Bu mesleği
tercih ettiğiniz için pişmanlık duydunuz mu?
Olurum, pişman değilim. Müzik olmazsa olmazım! Psikoloji
ile ilgili bir şey yapardım.
Sosyal medya’nın gereksiz eleştiri ve hakaretine maruz kalmayan
ünlü yok! Bu olumsuz yorumlar Alex Tataryan’ı nasıl etkiliyor?
Bu konularla meşgul olanlar ya tatmin ya da rahatsız oluyorlar.
Yaş-Boy-Kilo: 47-1.81-71
Burcu: Yay
Ayakkabı numarası: 43-44
Göz rengi: Yeşil
Saç rengi: Koyu kumral
Arabası: Yok. Motorum var
Kullandığı parfüm: İncense kyoto
Sevdiği renk: Turuncu-mavi-siyah-beyaz
Sevdiği yemek: Karnıyarık
Sevdiği içki: Cin. Sohbet olursa ortamına göre rakı ve şarap
En sevdiği tatil yeri: Dostlarımla olduğum ve sevdiğimle gittiğim
her yer
En sevdiği sanatçılar: Şener şen-Cem yılmaz-Okan Bayülgen
İlk ve son hit parçası: Aşk senin adın-Manidar
İdeal tipi: Esmer
Tuttuğunuz takım: Beşiktaş
Ne tür müzik dinlersiniz: Ruhuma iyi geleni dinlerim
Tuttuğunuz takım: Beşiktaş
Ne tür müzik dinlersiniz: Ruhuma iyi geleni dinlerim
En sevdiğiniz şarkı ve nedeni: Olur ya, Pervane, Git
Yaptığınız en büyük çılgınlık: Alextronika (Gülüyor). Mesela Tuz gölünde motosiklet kullandım. Köpeğimle motorla uzun yolculuğa çıktım
Yaptığınız en büyük çılgınlık: Alextronika (Gülüyor). Mesela Tuz gölünde motosiklet kullandım. Köpeğimle motorla uzun yolculuğa çıktım
Sevdiğiniz için neleri göze alırsınız: Her şeyi
Sizi sevenin sizin için neler yapması hoşunuza gider: Gözleri ile konuşsun, dost olsun, dürüst olsun, aksın. Birbirinin mutluluğu ile mutlu olan insanları seviyorum
Şu an ruhunun olmak istediği yer: Deniz ve rüzgâr
İzlemekten keyif aldığın TV programları neler: Uykusuzlar kulübü ve Netflix
Hayatta en çok kıymet verdiğin insan: Annem. Kıymet bilen insanlar, gerçek dostlar ve kadınım olacak dişi
Hayvan besliyor musunuz: Evet bir köpeğim bir kedim var
Sizi sevenin sizin için neler yapması hoşunuza gider: Gözleri ile konuşsun, dost olsun, dürüst olsun, aksın. Birbirinin mutluluğu ile mutlu olan insanları seviyorum
Şu an ruhunun olmak istediği yer: Deniz ve rüzgâr
İzlemekten keyif aldığın TV programları neler: Uykusuzlar kulübü ve Netflix
Hayatta en çok kıymet verdiğin insan: Annem. Kıymet bilen insanlar, gerçek dostlar ve kadınım olacak dişi
Hayvan besliyor musunuz: Evet bir köpeğim bir kedim var
Aşk her şeyi affeder mi: Affeder
Benzetildiğiniz biri var mı: Keller birbirine benzer
Benzetildiğiniz biri var mı: Keller birbirine benzer
Beğendiğiniz ve Beğenmediğiniz huyunuz: Dürüst ve patavatsız olmam
Sizi en mutlu eden iltifat hangisi: Kalpten söylenen bir söz
Röportaj: MURAT FIRAT
gayet başarılı kutlarım başarılarının devamını dilerim... verdiği samimi cevaplarla samimi bir röportaj olmuş👏👏👏👍👍
YanıtlaSil