Ana içeriğe atla

“Mert Güneri: Tesadüfen Şarkıcı Oldum”


Müzik camiasına ilk olarak “Hiç Olmazsa-İçine Çek” şarkılarıyla başarılı giriş yapan Mert Güneri sözü ve müziği kendisine ait olan “Umrumda Değil” şarkısıyla piyasada kalıcı olacağını hissettirdi. Amatör olarak yazıp bestelediği şarkılarla keşfedilen genç şarkıcı müzikal ve özel hayatıyla ilgili samimi itiraflarda bulundu.

Merhaba Mert Güneri öncelikle nasılsın, bize biraz kendinden bahseder misin?
16 Temmuz 1985, Eskişehir doğumluyum. Annemin iş sebebiyle lise sona kadar 6-7 farklı şehirde büyüdüm. Liseyi bitirdikten sonra Amerika’ya üniversite okumaya gittim ve Houston Üniversitesi, İşletme Fakültesin’de Finans bölümünden mezun oldum. Bir süre çeşitli firmalarda çalıştım. 2016’nın Ekim ayında çift tekli (maxisingle) albümüm olan “Hiç Olmazsa” ve “İçine Çek” şarkılarımı çıkartarak müzik sektörüne şarkıcı, söz yazarı, besteci ve yapımcı olarak girdim.

Müzik yolculuğundaki serüvenin nasıl başladı?
Aslında tamamen tesadüfen ve bir şakayla başladı. Bundan 3 sene önce bir ticari faaliyete girmeye çalıştım ve dolandırıldım. 6 ay boyunca hiç evden çıkmıyordum derin bir depresyona girmiştim ve kendimi çok mahcup hissediyordum çevremdeki herkese karşı. Hem kuaförüm hem de ağabeyim olan Arca Bey bir gün beni aradı ve Arnavutköy’de bir yere yemek yemeye götürdü biraz neşelendirmek için.
Sohbet ederken belli bir saatten sonra şaka olsun diye o zaman telefonuma tamamen eğlence amaçlı tek gitarımla kaydettiğim şarkıları dinletiyordum. Bana kimin bunlar diye sordu, ben de benim dedim. Tabii şaka yaptığımı düşündüler çünkü benim keyfine evde şarkılar yaptığımı söylemek o güne kadar hiç aklıma gelmemişti. Neyse sonuçta inanmadılar. Aradan zaman geçti Arca Ağabey aradı ve o gün dinlettiğim şarkıları internette bulamadıklarını, şarkıları kimin söylediğini sordu. Ben de yine benim gerçekten dedim. “Mert, yeter artık suyunu çıkarma şakanın!” dedi. (Gülüyor) Neyse sonuçta inandılar. O zamanlar müzikle ilgili hiç bir şey bilmediğim için, Özgür Kurum ile tanıştırdılar ve onun yönetiminde iki şarkı kaydettik ve maxisingle olarak piyasaya çıkardım. Böylece benim müzikal yolculuğum da başlamış oldu.

''Umrumda Değil" single çalışmanız nasıl başladı? Kimlerle çalıştınız? Hangi isimler teşekkürü hak etti?
“Umrumda Değil” single çalışması olarak değil 9 şarkılık bir solo albüm çalışması olarak kaydetmiştik. “Umrumda Değil” de bu 9 şarkıdan biri ve tekli olarak yayınlamaya karar verdik. Önce ben tek şarkı kaydetmek için stüdyoya girdim. Arkasında iki şarkı oldu daha sonra dört şarkı ve arkasından beş, altı derken dokuz şarkı kaydettik ve bana çevremdeki müzisyen arkadaşlarım ve büyüklerim artık bu kadarı yeter dediler ve albümü bitirdik.
“Umrumda Değil” parçasında mix, mastering ve kayıtlarının tamamı Stüdyo Arı’da Arıkan Sırakaya tarafından yapıldı ve tamamen analog kaydedilen parçanın prodüktörlüğünü ise Mert Alp üstlendi. Aynı zamanda davulda yine Arıkan Sırakaya, basgitarda Mehmet Özen, akustik ve elektrogitarda Erkan Erzurumlu ve vokalde de Müjde Kızılkan eşlik etti. Önce bana eşlik eden ve yardımı dokunan tüm müzisyen arkadaşlarıma ve büyüklerime tek tek teşekkür ediyorum; Arıkan Sırakaya, Mehmet Özen, Erkan Erzurumlu, Müjde Kızılkan, Baran Çak, Meriç Memikoğlu çünkü en zor zamanımda ellerini üstüme koydular, hem beni sakinleştirip çok huzurlu bir çalışma ortamı yarattılar hem de harika işler çıkarttılar. Diğer taraftan hayat müzisyenim olan annem Şükran Tüfekçioğlu’na çok teşekkür ediyorum çünkü bana verdiği destek ve yardımlarından dolayı hiçbir zaman hakkını ödeyemeyeceğimi biliyorum. Daha sonra prodüktörüm ve benim için nam-ı değer “Daktır” Mert Alp’e ve hem 18 yıllık arkadaşım, dostum, şan hocam, vokal koçum ve üstadım Gediz Çoroğlu’na çok teşekkür ediyorum. Varsa şuan aklıma gelmeyen, eksik bıraktığım ve emeği geçen herkese de tek tek teşekkür ediyorum.

''Umrumda Değil" singleniz dinleyiciden nasıl tepkiler alıyor? Geri dönüşlerden memnun musunuz?
“Umrumda Değil” dinleyiciden güzel tepkiler aldı bugüne kadar. Dinleyenlerin büyük bir bölümü şarkının ne kadar eğlenceli, mutlu ve huzurlu olduğunu söylüyorlar. Ben de tabii ki bu gelen tepkilere ve yorumlara çok seviniyorum çünkü böyle geri dönüşler, yapmaya çalıştığım ve düşündüğüm şeylerin gerçeklikle buluşması oluyor e tabii ki de bundan büyük bir haz ve mutluluk olamaz bir müzisyen için.

Popüler bir söz yazarının bestesiyle müzik piyasasına girmek varken söz ve müziği size ait bir şarkıyla giriş yaptın. Risk almak gözünü korkutmadı mı?
Bunun bir risk olduğunu biliyordum ama risk almadan yol alamazsınız misal bir kaplumbağa gibi; kaplumbağa her kafasını kabuğundan çıkardığında risk alır ve yol alır. Açıkçası korkmadım çünkü korkunun bir faydası olmadığını da biliyorum. Bu yüzden yapabildiğimi düşündüğüm en iyi şeyi yaparak yani yazarak girmek istedim müzik dünyasına. Bu neticesinde önümde olacak ve çıkacak bütün sıkıntıları da baştan göze almış ve kabul etmiş oldum.

Piyasada kalıcı olacağınıza inanıyor musunuz?
Çalıştığım, ürettiğim ve sürekli olduğum sürece kalıcı olacağımı düşünüyorum. Bu yüzden günümüz müzik dünyasında kalıcı olmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ve çok yönlü çalışmalara girmenin ve takip etmenin faydasının büyük olduğunu da düşünüyorum. Günümüz dünyasında teknoloji ile birlikte her şeyin çok hızlı değiştiği bir ortamda pek tabii ki müzik sektörüde etkilendi. Bu yüzden değişim ve gelişimleri takip etmek ve olabildiğince anlamaya çalışmanın kalıcı olmak üzerine etkisinin azımsanmayacak kadar fazla olduğunu düşünüyorum.

İlham hangi zamanlarda geliyor?
Sabah, öğle ya da akşam yani günün her saati gelebilir ilham ama tam olarak kaçta geldiğini bilmiyorum. Bazen çok absürt zamanlarda ve absürt yerlerde geldiği bile oluyor. Çok sevdiğimiz davetsiz ama sürekli beklenen bir misafir gibi gözümüz, kulağımız, aklımız, tüm bedenimiz hep onu arıyoruz, bekliyoruz, çağırıyoruz ama o ne zaman geleceğine kendi karar veriyor. Ben ilhama gelmenin bir doldur boşalt olduğunu düşünüyorum kendi açımdan. Yani bazen biriktiriyoruz kendi içimizde ve sonra taşmak, kâğıda dökülmek, dile gelmek istiyor ve aniden yazıyorsunuz. Bazen de uzun saatler, günler, aylar ne gelen oluyor ne giden vaktini bekliyor da olabilir, henüz içimizde tam dolmamış, yoğunlaşmamışta olabilir.

Türk pop müziğini nasıl görüyorsunuz?
Benim bu konuda konuşacak kadar bilgi ve birikimim henüz olmadığı için haddimi aşmak ya da yanlış bir şey söylemek istemem. Türk pop müziği ile ilgili özellikle son dönemde kulağıma hoş gelen ve dinleyicisi olduğum işler tabii ki çıkıyor.

İyi bir müzisyen olmanın ölçüsü, standardı nedir?
Çalışmak, süreklilik, sabır ve tabii ki disiplin. Sadece müzikte değil, diğer işlerde de bunların gerekli olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan dünyada olup biten müziği ve yenilikleri takip etmek ve dinlemek, bunları anlamaya ve yorumlamaya çalışmak ve olabildiğince değişimin ve gelişimin içinde olmak diyebilirim.

Hayatında müzik dışında neler var?
Hayatımın büyük bir bölümünü müzik kaplıyor. Bunun dışında kitaplarım ile vakit geçiriyorum. Tiyatro, sinema ve konserlere gidiyorum. Geniş bir zaman dilimi bulursam kendime yurt içi ve yurt dışı gezileri yapıyorum ve buralarda fotoğraf-video çekiyorum, varsa eskici ya da antika pazarları ve müzeleri o mekânları dolaşıyorum ve müzik mağazalarını geziyorum.

Piyasada birçok yeni şarkıcı var sizi diğerlerinden ayıran özellik nedir? İnsanlar sizi neden dinlemeli?
Yazan, anlatan, üreten ve icra eden biri olduğum için ve müziklerimde akustik tınılara öncelik verdiğim için ayrılabilirim diğerlerinden. Birçok farklı türü de kullanıyoruz şarkılarımda ki bu ayırt edici önemli bir özellik olarak düşünebiliriz. İnsanlar beni öncelikle keyif almak için dinlemeli çünkü popüler müzik yapıyorum ve kendi doğasında eğlence ve keyif almak mevcut. Eğlence ve keyif almaktan anlatmak istediğim sürekli neşeli şeyler değil aksine hüzünlü şarkılarımda da hüznün kendisinden, bizi içine çektiği ve hissettirdiği durumdan da keyif almak olabilir.  Bunun dışında daha özel olarak kendi hikâyelerimi, hayal dünyamı, belli olaylara bakış açımı, düşüncelerimi, fikirlerimi ve yorumumu öğrenmek ve bunları müzik ile beraber duymak için de dinleyebilirler.

Röportaj: MURAT FIRAT

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Andaç’ın Hayatını Tarihi Akordeon Değiştirdi.”

Uzun zamandır takip ettiğim yetenekli bir sanatçı var. Sahne Sanatları Opera & Şan eğitimi almış, zamansız şarkılara imza atıyor. Yapmış olduğu çalışmalarla dikkatleri üzerine çekip, adından sıkça söz ettiriyor ve mikrofon kendisine uzatıldığında, hiç çekinmeden mesleği hakkında iddialı açıklamalarda bulunuyor: Adım adım güzel bir kariyer inşa etmek istediğinden bahsederken! Beni en çok etkileyen sözleri ise; “Çocukluğuna özlem duyup, geçmişe yolculuk yaparak aktardığı anılarıydı.” Mesleğinde henüz yolun başında ama basamakları çabuk atlayacağına inanıyorum. Siz de tanıyın istedim ve bu kez sözü mesleğinin ümit veren bir yeteneğine bırakıyorum. En son ne zaman kendine, kim olduğunu sordun. Andaç desem, bize neler anlatırsı n? Sanıyorum 2 sene evveldi. Birçok kişi gibi hayallerim ve bir amacım var. Gerçekleştirmek için de belirlemiş olduğum bir motto, yol var. Ne zaman ki, bu yoldan, yan yollara girmeye başlıyorum; o zaman kendime kim olduğumu soruyor, ne istediğimi, hayallerimi...

Ebru'yla Evliyken Emre'ye Aşıktım

Teoman'ın "Yavaş Yavaş" albümünde İrem Candar'la düet yaptığı "Bana Öyle Bakma" şarkısının sözlerinde "Bana öyle bakma anlayacaklar, ikimize karşı bu dünya bizi anlamayacaklar" dediğinde Ahmet ve Emre gibi birçok Lgbti bireyinin hayatını özetlemişti. İlk görüşte aşka inanır mısınız bilmem ama Ahmet ve Emre ilk görüşte birbirlerine âşık olanlardan, sosyal medya üzerinden tanıştılar ve Ahmet askere gidene kadar hiç ayrılmadılar. Eğer aşk asker de başkaysa bunun asıl sebebi Emre'nin kuşkuya yer vermeyecek derecede Ahmet'te sadık olmasıydı! Sonrasın da ne mi oldu? Askerliği bitirip işe başlayınca Ahmet evlendi hayır yanlış okumadınız! "Toplum Baskısı" yüzünden Ahmet'de evlendi. Tanışma hikayenizi dinlemek isterim? Emre ile sosyal medya üzerinden tanıştık sohbeti çok hoşuma gitmişti belli bir süre sonra yüz yüze görüşmeye karar verdik. Bundan 7 yıl önce bir Ağustos akşamı parka görüşmeye gittim ve nasıl birisiyle karşıla...

"Sınıf arkadaşlarım soyunma odasında taciz ettiler"

Barış ve Yağız'ın hikayesi 4.5 yıl önce sosyal medya aracılığı ile kısıtlı kelimelere sıkışmış samimi bir kaç söz ve gecenin bir yarısı Yağız'ın kapıya dayanmasıyla başladı... Birbirlerine hala ilk günkü gibi aşık olan Barış ve Yağız'la aşk, eşcinsellik, aile hayatları, hiv-aids'in eşcinsel bireylerin lanetiymiş gibi yansıtılmasını kısacası toplumun beyninde aykırı olan her şeyi konuştuk. Ne zaman gay olduğunuzu fark ettiniz? Barış: Altıncı sınıftaydım, bizim sınıftaki bir çocuktan hoşlanmıştım, sürekli onunla bağ kurmaya, konuşmaya hatta oyun oynamaya çalışıyordum. Yağız: Aslında hep farkındaydım, yaşım el verdiğinden bu yana. Lise döneminde kabule geçtim ve daha rahat nefes almaya başladım.  Aileniz cinsel yöneliminizi biliyor mu? Barış: Hayır bilmiyorlar. Annem sanki hissediyor ama konduramıyor.  Yağız: Evet  Babanız sizinle ilgilenmediği için mi böylesiniz? Barış: Hiçbir alakası yok gayet ilgili bir babaydı. Yağız: Aksine fazla ilgili bir ...